Dünyayı tüketmek: LİMİT AŞIM GÜNÜ

Her yıl insanlık tarafından tüketilen doğal kaynaklar, gezegenimizin bir yıl içinde yenileyebileceği miktarı geçtiğinde o gün o senenin Limit Aşım Günü oluyor. Yılın geri kalanında bir sonraki seneye borçlu hale gelmeye başlıyoruz. 2024 yılı için Dünya Limit Aşım Günü, 1 Ağustos olarak belirlendi. Türkiye’de ise 11 Haziran’dı.

Daha kaç sene önce bilim insanları, küresel ısınma önlenemediği takdirde Türkiye yüz yıl içinde Kuzey Afrika’ya dönecek diyordu. Yaza girdiğimiz gibi, haziran ayında evdeyken, dışardayken, işimizin başındayken, saat fark etmeksizin sıcaktan ayılıp bayıldık, eridik, düştük adeta. Hoş, ülkemizde artık Afrika’dan daha sıcak bölgeler var. Geçen günlerde, Afrikalı birinin yaptığı bir konuşmaya rastladım. Adana’da okuyan arkadaşlarım yazın sıcaktan kaçmak için Afrika’ya geri dönüyor diyor. İşin şakası bir yana, çöl sıcakları yaşadığımız bir haziran ayı geçirdik. Öte yandan, sıcaklıkların yüksek seyretmesi yalnızca sıcaklıkların yüksek olacağı anlamına gelmiyor, yazın sıcak geçmesi, yalnızca yazın sıcak geçeceği anlamını taşımıyor. Beraberinde fırtınalar, seller, hortumlar dolular da anlamına geliyor. Tabii bu sadece küresel ısınma kaynaklı bir sorun değil ama küresel ısınma efekti verilmiş problemler diyebiliriz açıkçası. Size şöyle bir konu açacağım: 

DÜNYA KAYNAKLARINA GİTGİDE BORÇLANMAK

Dünyada gerçekleşen aşırılıklarda aslında bizim aşırılıklarımızın payı çok büyük. En başta, aşırı tüketim, beraberinde bilinçsiz tüketim… Dünyada üretilen gıdanın üçte biri israf ediliyor. Daha masalara bile gelmeden çöpe gidiyor. Ve bu sadece gıda israfı. Kıyafet, materyal, elektronik eşyalar, su, bunlardan bahsetmedim bile. Üretilip de sofralara kadar gelen gıdanın da masrafı (çevre, enerji, su, iş gücü vb. masrafı) ayrı oluyor. Bununla birlikte bilinçsiz veya önemsemediğimiz bir tüketim şekli var. Çok basit bir örnek vereyim: Lavaboya dökülen 1 litre atık yağ, doğada bir milyon litre temiz suyu kirletiyor. 1’e 1 milyon. Herkesin yapması gereken ama maalesef birçoğumuzun yapmadığı çok basit bir iş, öyle değil mi? İşte böyle yapa yapa, dünya kaynaklarına her sene daha da borçlanır hale geliyoruz. 

Dünya Limit Aşım Günü’nü (Earth Overshoot Day) duymuşsunuzdur. Her yıl insanlık tarafından tüketilen doğal kaynaklar, gezegenimizin bir yıl içinde yenileyebileceği miktarı geçtiğinde o gün o senenin Limit Aşım Günü oluyor. Yılın geri kalanında bir sonraki seneye borçlu hale gelmeye başlıyoruz. 2024 yılı için Dünya Limit Aşım Günü, 1 Ağustos olarak belirlendi. Geçen yıl 2 Ağustos olan bu tarih bir gün daha öne çekildi ve bu durum kaynak tüketimimizin hızla arttığını gösteriyor. Türkiye’nin 2024 yılı Ülke Limit Aşım Günü ne zaman dersiniz? 11 Haziran. Evet çoktan geçti bile. Zaten geçen yıl da 22 Haziran’dı. Bu, Türkiye’nin kaynaklarını dünya ortalamasından daha hızlı tükettiğini gösteriyor. Her geçen sene hem dünyanın hem kendimizin rekorunu kırıyoruz. Su, enerji, tarım ve orman kaynaklarımız hızla tükeniyor ve maalesef ki ekolojik denge bozuluyor. 

EKOLOJİK FARKINDALIK

Limit Aşım Günü kavramı, 1970’lerde Küresel Ayak İzi Ağı Kuruluşu tarafından geliştirilen bir konsept. O zamandan beri dünya genelinde ekolojik farkındalığı artırmak ve sürdürülebilirlik çabalarına destek olmak için kullanılıyor. Neden önemli? Çünkü küresel tüketimimizin sürdürülebilirliğine dair ciddi endişeleri gündeme getiriyor. Dünya Limit Aşım Günü’nü şu şekilde de düşünebiliriz: Bir adaya yelken açtığınızı hayal edin. Yolculuğunuz sırasında teknede belirli bir miktar su, yiyecek ve yakıt stokunuz var. Rüzgârı ve deniz akıntılarını en iyi şekilde kullanarak bu kaynakları ekonomik bir şekilde tüketmek zorundasınız. Ancak, eğer bu kaynakları dikkatsizce harcarsanız ve varış noktasına ulaşmadan önce tükenirse, adaya ulaşmanız imkânsız hale gelir. Dünya Limit Aşım Günü, işte tam da bu durumu simgeliyor. İnsanlık olarak, doğanın bize sunduğu kaynakları daha yıl bitmeden tüketiyoruz ve yılın geri kalanında bu kaynakların yeniden oluşmasını beklemek zorunda kalıyoruz. Sanki bir dünyamız değil de en az 1.7 dünyamız varmış gibi yiyor, içiyor, tüketiyoruz. Peki limit aşımının nedenleri neler? Elbette birçok nedeni var. Fakat temel birkaç sebebe indirgersek; başı hızlı nüfus artışı ve şehirleşme çekiyor. Bununla birlikte endüstriyel ve tarımsal faaliyetler ilk sorumlulardan. Enerji tüketimi ve fosil yakıt kullanımı, doğal kaynakların yönetimindeki yetersizlik.

DÜNYANIN ÖMÜR TÖRPÜSÜ:

TÜKETİM HIZI

Ekolojik ayak izi tükettiğimiz kaynakları yeniden üretmek ve tüketimler sonucu oluşan atıkları kontrol altına almak için gerekli olan toprak ve su alanını temsil eden, küresel hektar cinsinden ölçülen bir kavram. Kısacası doğa üzerinde insanlığın oluşturduğu yük. Limit Aşım Günü de temel anlamda ekolojik ayak izi ve biyolojik kapasite kavramları ile hesaplanıyor. İşte bu ekolojik ayak izi ne kadar büyürse yıllık limit daha erken aşılıyor, borç daha da artıyor. Geçmişten bugüne sürekli bir artışta olan insan nüfusu, beraberinde büyüyen ekonomiler, aynı süreklilikte büyümeyen doğal kaynaklar ile orantısızlık oluşturuyor. Aşırılığa kaçıyor ve dünyaya bir tehdit haline geliyor. Tüketim hızı, dünyanın kendini yenileme hızını aşıyor. Dünyanın ömür törpüsü, bu tüketim hızı oluyor.

Aslında çok zor değil, biliyor musunuz? Evet bugünü daha ötelemek, kaynakları daha verimli kullanmak imkânsız değil. Her sene Dünya Limit Aşım Günü’nü son senelerdeki gibi öne çekmek yerine altı gün erteleyebilsek 2050 yılına kadar sürdürülebilir seviyeye ulaşabiliyoruz. IPCC’nin belirlediği 1,5 °C için bile yalnızca 10 gün ötelememiz yeterli oluyor hesaplamalara göre. Ki, size şöyle söyleyeyim, 2019’da 27 Haziran olan Türkiye Limit Aşım Günü, 2020’de kovid salgını nedeniyle yaşanan kısıtlamalar dolayısıyla 22 Ağustos’a kadar ötelenmişti, neredeyse iki ay. Elbette bugünü erteleyebilmenin yolu yöntemi, doğal kaynakları daha verimli ve sürdürülebilir bir şekilde kullanmak. Borç, yiğidin kamçısıdır derler ama bu o türden bir borç değil maalesef. Küresel bir sorun olan kaynak tüketimimizin sürdürülebilirlik temelinde ele alınması, gelecek nesillere sağlıklı bir dünya bırakmak için acil eylemleri zorunlu kılıyor. Birden fazla dünyamız varmış gibi yaşamak yerine çözüm odaklı davranmak daha da zorunlu hale geliyor. ☸ 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Time limit is exhausted. Please reload CAPTCHA.