70 yıl ara ile iki deniz gezginimiz

Mustafa İhsan Denizaşan ve Erden Eruç

Ufkun ötesine gitmeyi, dağların yamaçlarını aşmayı, zirvelere erişmeyi, yenilik aramayı, daha iyiye erişmek için bilgiye, tecrübeye, akla ve dayanma gücüne bağlı şekilde meydan okumayı içeren maceracılık olmasa acaba insanlık bir adım ilerler miydi? Kristof Kolomb, Vasco da Gama, Macellan, James Cook, Darwin, Scott, Shackleton, Amundsen aslında birer maceracı değiller miydi?

Okyanus kürekçisi Erden Eruç, 6 Şubat 2016’da Londra’da bulunan Guinness Rekorlar Merkezi’nde, editörün elinden dört ayrı rekor sertifikasını aldı. Kendisi ile ayrıca bir de röportaj yapıldı. Bu röportaj facebook üzerinden naklen paylaşıldı ve ilk bir saatte 19 bin izlenme sağlandı.

Eruç, 2004-2012 arasında değişik zaman dilimlerinde, kürek çekerek gerçekleştirdiği Atlantik, Pasifik ve Hint Okyanusları geçişleri ile sadece Türk denizcilik tarihine değil, bir okyanus kürekçisi olarak dünya denizcilik tarihine geçti. 1996’da Vladivostok’dan Kaliforniya’ya kürek çekerken denizde kaybolan İngiliz Peter Bird, 937 günle kariyer toplamında hâlâ birinci konumunu korumakla birlikte, gün ve mesafe toplamları itibarıyla dünyada bugün hayatta olan en tecrübeli okyanus kürekçisi Erden Eruç.

2009 Guinness Rekorlar Kitabı, Erden Eruç için 312 gün ile “denizde en uzun süre kalan yalnız kürekçi”; 2012 Guinness Rekorlar Kitabı “üç okyanusu küreklemiş ilk kişi”; 2014 Guinness Rekorlar Kitabı, “kendi kas gücüyle solo devrialemi başarmış ilk kişi” rekorunu yayınladı. 6 Şubat 2016’da kendisine verilen dördüncü sertifika, merkezi Londra’da bulunan Okyanus Kürekçileri Derneği’ne göre 26 bin deniz mili (Eruç’un kendi kayıtlarına göre 29 bin civarında) ile “kariyerinde toplam en uzun mesafeyi katetmiş okyanus kürekçisi” rekoruna ait.

Erden Eruç ayrıca dünyaca itibar sahibi New York Explorers Club tarafından 2010 Vancouver Ödülü ve 2013 Liyakat Ödülünü aldı. Bugüne kadar hayatının 876 gününü dünya okyanuslarında kürek çekerek geçirmiş olan Eruç, eğer sponsor bulabilirse gelecekte Peter Bird’ün rekorunu kırmaya hazırlanıyor. Böylece sadece toplam mesafede değil, toplam gün sayısında da birinci konuma yükselecek, çok geçmeden dünya tarihinde okyanusta 1000 günü aşmış ilk kürekçi Eruç olabilecek.

2016’nın Türkiye’sinde bir denizci Türk’ün bu muhteşem başarısı medyada haber olamıyor. Popüler spor kültürünün en büyük temsilcisi futbolda ithal futbolculara milyonlarca dolar paralar akıtılırken, bu dünya çapındaki gurur abidemize sponsor arayışında kapılar açılamıyor.

Bu durum beni şaşırtıyor mu? Hayır. Şaşırtmıyor. Cumhuriyetin ilk amatör denizcisi Mustafa İhsan Denizaşan’ın 1932 ile 1936 yılları arasında tek başına 5 metrelik bir yelkenli sandal ile yaptığı Akdeniz ve Atlantik seyri de onu gazete manşetlerine taşımamıştı. Değil sponsor bulmak, teknesini bile kendi mütevazi birikimi ile galvaniz çubuklar ve brandadan yapmıştı. Aradan geçen 80 yılda kimse onun hatıratını kitaplaştırmadı. Yaşadığı ve 500’e yakın fotoğraf ile belgelediği maceralar, tehlikeler ve hatıralar kamuoyuna aktarılamadı. 1930’ların yokluk ve zorlukları altında başarılan 14 bin millik seyir efsaneleştirilemedi. Denizaşan, gelecek nesilleri açık denize çekecek örnek bir amatör denizci rolünde halka anlatılamadı ve öğretilemedi. Deniz Kuvvetlerinin Taşkızak Tersanesi’nde ambar ve daha sonra teslim/tesellüm memuru olarak çalışan ve 1962 yılında emekli olan bu direniş ve dayanıklılık simgesi denizciden Deniz Kuvvetleri bile yararlanamadı. Deniz Harp Okulu’nda bir konferansa bile davet edilmedi. Taşkızak Tersanesi’nde komutanlık yapan amirallerden hiç biri emirlerinde çalışan bu değerli denizcinin tecrübe birikimini ortaya çıkarmadı.

Bugünün Erden Eruç’u gibi Mustafa İhsan Denizaşan da, aslında insanlığı ilerlemeye ve yeniliklere iten ana güdünün sahibiydi. Bu güdü maceracılık –adventurism- dir. Bu kelime maalesef Türk kültüründe Anglo Sakson kültüründen çok daha farklı değerlendirilir. Yerici “maceraperest” ifadesi, macerasever veya maceracı sıfatlarına nazaran daha kolay dilimizden dökülür. Aslında ufkun ötesine gitmeyi, dağların yamaçlarını aşmayı, zirvelere erişmeyi, yenilik aramayı, daha iyiye erişmek için bilgiye, tecrübeye, akla ve dayanma gücüne bağlı şekilde meydan okumayı içeren maceracılık olmasa acaba insanlık bir adım ilerler miydi? Kristof Kolomb, Vasco da Gama, Macellan, James Cook, Darwin, Scott, Shackleton, Amundsen aslında birer maceracı değiller miydi? Aya ayak basmak tam anlamı ile bir macera değil miydi? Ya Mars’a insanlı uçuş planlamak nedir?

Andre Gide’in dediği gibi “bazı insanlar, kendilerini ancak macera sırasında tanımayı başarabilirler.” Mustafa İhsan’ı 1930’ların koşullarında 5 metrelik branda sandal ile ufkun ötesine iten ya da Pasifik’teyken 7.1 metrelik özel kayığında Erden Eruç’a durmaksızın 312 gün kürek çektiren duygu buydu. Yeni keşifler, yeni buluşlar, yeni kavramlar, yeni teknolojiler, yeni girişimleri başlatan tüm hareketlerin sahipleri sadece doğada değil, bulunduğu her ortamda devrimsel yenilikleri sunabilen insanlar bu duygunun ürünü. Denizaşan 1964 yılında yani seyahatinden dönüşünden 28 yıl sonra bir gazeteye verdiği mülakatta şunları söylemişti: “Türk gençlerine hitap ediyorum. O günden bu yana 32 yıl geçti. Yaptığımla övünmek için söylemiyorum ama Türk gençlerinin kabuğundan dışarı çıkmak istememeleri beni üzüyor. Doğrusu Avrupalı gençlere bakıyorum, hepsi çeşitli yollardan çeşitli şekillerde memleketlerinin propagandasını yapıyorlar. 61 yaşıma rağmen aynı yerlerde yeniden dolaşmak, bayrağımızı bu ülkelerde yeniden dalgalandırmak istiyorum. Bu düşünce beni kabıma sığdırmıyor. Yanıma bir genç arkadaş alıp yola koyulmak istiyorum. Arzum gençlere rehber olabilmek.”

Bu mülakattan bir yıl sonra 1965 yılında, Sadun Boro 10 metrelik yelkenli ile elektronik hiçbir seyir yardımcısı olmadan okyanuslara açıldı 1968 yılında başarı ile İstanbul’a döndü. Onu daha sonraki yıllarda 14 kişi takip etti. Erden Eruç ise en zoru başardı. Tek başına tüm okyanusları kas gücü ile geçti.

Arada 70 yıl da olsa Türk insanının içindeki maceracılığı ortaya çıkaran örnekleri görmek güzel bir duygu. Yeter ki bu sayı artsın. Yeter ki başta devlet bu girişimleri teşvik etsin ve ödüllendirsin.

denizaşan

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Time limit is exhausted. Please reload CAPTCHA.