15 milyonluk İstanbul’da 16 tekne rampası 

İstanbul ısrarla denizci olmuyor, karacı yöneticilerin sarmalında çırpınıyor. Denizin Boğaz sayesinde nehir olduğu kent, sadece Türkiye’nin değil dünyanın belki de en seçkin, en güzel coğrafyasına ve iklimine sahip. 

İstanbul denizci değil, olmaya pek de niyeti yok. Ne devleti temsil eden kurumları ne de belediyeleri denizci. Şehir içi ulaşımda denizin payı yüzde 3-4 arasında. Günde sadece yarım milyon insan ulaşım maksadıyla denizi kullanıyor. Ancak şehrin sakinleri tarihin dünya denizcilik mirasına kaydettiği en güzel yolcu vapuru tipi olan Şirketi Hayriye vapurları silueti ile kutsanan Haliç ve Boğaz sularında maalesef gemiye dahi benzemeyenlerin arasında olduğu çok çirkin gemi ve yolcu motorları ile yolculuk yapıyor. 

TEKNE KÜLTÜRÜ YOK OLDU

Bahriyenin koca şehirde Deniz Müzesi ve RMK Müzesi’nin denizcilik koleksiyonu dışında denizcilik kültürüne yönelik bir müzesi yok. Yenikapı batıklarının bugün denizciliğin bir nevi Göbeklitepe’si olmasına rağmen hem de. Şehirdeki tüm yelkencilik, yüzme, kürek faaliyetlerini bir araya getirsek büyük bir futbol kulübünün etki alanının yanına bile yaklaşamayız. Her ilçenin futbol takımı varken bu ilçe belediyelerinin henüz Türkiye çapında adı duyulan ne yüzme ne de yelken kulübü var. Bırakalım spor kulüplerini, yüzme bilmeyen fakir çocuklara yüzme kurs seferberliği başlatan belediye veya devlet kurumu sayısı dördü beşi geçmiyor. 1455 tarihinden bu yana gemi yapımı kesintisiz devam eden Haliç Tersaneler Bölgesi, -değil milli makamlar, UNESCO tarafından korunma altına alınması gereken bir denizcilik bölgesi- AVM ve kıyı bölgesine hançer gibi saplanan beş yıldızlı otel bölgesine dönüştürülmüş durumda. 1895 yılında 35 bin sandalı ile kürekli tekne kültürü varken bugün bu kültür neredeyse yok olmuş halde.  Şile’den Pendik’e, Kilyos’tan Florya’ya temiz ve ücretsiz denize girilecek emniyetli bir yer bulmak neredeyse imkânsız hale geldi. Boğaziçi’nde yüzmeye uygun alanlar yok denecek kadar az. Ne cankurtaran ne de kabin, tuvalet gibi kolaylıkları var. 

Kısacası; İstanbul ısrarla denizci olmuyor, karacı yöneticilerin sarmalında çırpınıyor. Ancak karar verici olanların pek çoğu tatilini mutlaka denizde geçiriyor. Tekne ile mavi tur yapıyor veya deniz kıyısındaki otellerde kalıyorlar. Peki kendileri için değerli ve önemli olan denizi neden şehrin denizcileşmesi için görmezden geliyorlar? Maddi durumu yetmeyen milyonların denizi solumasına, onunla bütünleşmesine neden imkân tanımıyorlar?

MARİNALARIN PAHALILIĞI

Denizciliğin temeli deniz ile etkileşimdir. Etkileşimin birçok aracı vardır. Yüzmek, balık tutmak, tekne sahibi olarak denizle bir arada olmak bu araçlar arasında sayılabilir. Amatör denizciliğin temeli, tekne sahibi olmaktır. Bu tekne 3 metrelik bir sandal da olabilir, 20 metrelik yelkenli veya bir motoryat da. Maddi gücü olanlar için tekne sahibi olmak ve bu teknenin barınma sorununu halletmek kolaydır. Ancak maddi gücü kısıtlı olan vatandaşın, küçük de olsa bir tekne sahibi olduğunda en büyük derdi barınma sorunudur. İstanbul’da bu sorun had safhadadır. Bugün Büyükçekmece’den Tuzla’ya kadar modern marinalarımız var. Ancak son derece pahalılar. Marina dışı balıkçı barınakları veya belediyelere ait rıhtımlarda yer bulmak olası değil. Dolayısı ile orta sınıf bir vatandaşımız sandal sahibi olmak istese bile olamıyor. Tekneyi aldığı anda barınma ve bağlama sorunu karşısına dikiliyor. 

RANT TEHDİDİ ALTINDAKİ AMATÖR DENİZCİLİK

Bu sorun pek çok gelişmiş denizci ülkede de mevcut. Ancak onlar bu sorunu tekne parkı ve rampa alanları ile çözmüş durumdalar. Belirli bir ağırlığa ve kabaca 8 metreye kadar olan tekneleri, sahipleri otomobilleri arkasındaki römork tertibatı ile çekerek kıyıda mevcut rampa alanlarına getirerek denize indiriyor ve kullanım sonrası aynı yerden geri alarak tekne parkına getiriyorlar. Ayrıca pek çok marinada yatay veya dikey tekne parkı mevcut. İstanbul’da tekne parkı sadece 100 tekne için Maltepe’de (İspark Maltepe Karapark) mevcut. Şimdi gelelim en önemli noktaya. İstanbul’un yüz ölçümü 5400 kilometrekare. Üç tanesi bedava olmak üzere 16 rampası var. Çok çok az. Örneğin; Hollanda Amsterdam’ın yüz ölçümü 219 kilometrekare ve 14’ü bedava 17 rampası var. Bu sayılarla sadece amatör denizcilik için değil, bir deprem sırasında çıkarma gemilerinin lojistik ve sıhhi tahliye için büyük ihtiyaç duyacağı bu rampaların yaşamsal önemini göz önüne alırsak durumun vahameti ortaya çıkıyor. İnanılmaz bir durum. 15 milyonluk şehirde 16 rampa. Neden? Kıyıların rant geliri o kadar yüksek ki, aç gözlü sistem ne depremi ne de amatör denizciliği düşünüyor. Bırakalım rampayı, İstanbul’da amatör denizcilerin tekneleri ile Boğaz’da veya İstanbul kıyılarında yanaşıp ücretsiz yolcu indirme bindirme yapacağı iskeleler de mevcut değil. 

“DENİZCİLEŞMEK PARADİGMA DEĞİŞİKLİĞİ DEMEK”

Bu yazının suya yazmak olduğunun bilincindeyim. Ancak gelecek kuşaklar zamanında neden bu uyarılar yapılmadı demesinler diye tarihe not düşmek görevimiz. Büyükşehir ve diğer ilçe belediyelerinin her sabah denize bakmaları denizi görmelerini sağlamıyor. Denizcileşme devlet ile halkın birlikte gerçekleştirmesi gereken bir süreç. İstanbul halkı denizi ve gemiyi seviyor. Ancak devlet ve belediyeler maalesef denizle halkın arasında duruyor, Kolaylaştırmak bir yana engel çıkarıyorlar. Örnek verelim. Boğaz’ın en büyük belediyesi Sarıyer’dir. En uzun kıyı şeridine ve en güzel koylara sahiptir. Sarıyer Belediyesi’nin ne yüzme kulübü ne kürek ne de yelken kulübü var. Ancak futbol kulübü vardır. Bu durum pek çok kıyı belediyesi için geçerlidir. 

İstanbul’un binlerce sorunu arasında denizcileşmek bazıları için lüks gelebilir. Ancak denizcileşmek paradigma değişikliği demektir. Denizci toplumlar sorgular, gerçeği arar, bilime ve akla güvenir. Ufkun ötesini hayal eder, değişik kültürleri öğrenmeye çalışır. Doğaya ve çevreye daha saygılıdır. Daha demokrat, daha çoğulcu ve daha saygılı olur. İstanbul’un denizcileşmesi Türkiye’nin denizcileşmesinin ve her geçen gün beyhude Orta Çağ karanlığına çekilme çırpınışlarının yaşandığı günümüzde uygarlığın lokomotifi olacaktır. ☸

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Time limit is exhausted. Please reload CAPTCHA.