Unutulmuş bir kahraman KURTULUŞ

Tarih unutmaz, unutturmaz. Türkiye, İkinci Dünya Savaşı yıllarında kendisi ciddi bir kıtlık tehlikesi eşiğinde iken  komşusuna yardım elini uzatmıştı. Yardımların deniz yolu ile gönderilmesine karar verildi. Yardımı götüren ilk geminin adı Kurtuluş idi. 

Atatürk, 1937 yılında Balkan Antantı kapsamında Atina’yı ziyaret eden İnönü ile Yunan Başbakanı Metaxas’ın görüşmesinden sonra şu demeci veriyordu: “Balkan müttefik devletlerinin Balkanlar’daki hudutları bir tek huduttur. Bu hududa göz dikenler güneşin yakıcı ışını ile karşılaşır. Bundan hazer etmeyi tavsiye ederim. Bu noktaya itina olundukça Balkanlar’da dostluk şâmil manasını kazanır. Balkan İttifakı’nın insani ve medeni hedefi de budur.”  Bu, Yunanistan’a gözünü diken Faşist İtalya ve Musollini’ye bir mesajdı. Yedi yıl önce Atatürk liderliğinde başlayan Türk Yunan yakınlaşması, Küçük Asya Faciası’nın sorumlusu Başbakan Venizelos’un 29 Ekim 1930 tarihinde Ankara’da Atatürk’ün huzuruna gelerek, 30 Ekim 1930 günü Türkiye ve Yunanistan arasında Ankara Dostluk Antlaşması’nı imzalaması ile başlamıştı. Komşumuz, Türkiye’nin 1932 yılında Milletler Cemiyeti’ne girişini desteklemiş, 1934 yılında Türkiye önderliğinde geliştirilen Balkan Antantı’na üye olmuş, 1936 yılında da Montreux Sözleşmesi ile Türkiye’nin Boğazlar’daki mutlak egemenliğini geri almasına destek vermişti. Ancak Balkan Antantı ve Türk-Yunan dostluğu İtalyan yayılmacılığını ve ardındaki Nazi Almanya’sının emperyalist iştahını engelleyemedi.

YUNANİSTAN VE EGE ADALARI İŞGAL ALTINDA

28 Ekim 1940 günü İtalyan orduları Arnavutluk sınırından girerek Yunanistan’ın işgaline başladı. Ancak İtalyanlara kolay yem olmadılar. İtalyan başarısızlığı karşısında Hitler devreye girdi ve 6 Nisan 1941 tarihinde işgali başlattılar. Alman zırhlı birlikleri karşısında dayanamayan Yunanistan bir hafta sonra, 26 Nisan’da teslim oldu. Almanlar İtalyanlarla beraber tüm ülkeyi kontrol altına aldıktan sonra 20 Mayıs 1941’de stratejik Girit Adası’nın işgaline başladılar. Temmuz 1941’de tüm Yunanistan ve Ege Adaları Alman işgali altındaydı. Yunanistan, Balkanlar’da ve Rusya sınırında devam eden askeri harekâta gıda desteği sağlamakla görevliydi. İşgalin ardından ilk etapta Alman orduları tarım ve çiftçilikle uğraşan 1770 Yunan köyünü yağmaladılar. Ülkede at, eşek ve büyükbaş hayvanların neredeyse yarısı telef edildi ve böylece tarım ve hayvancılık iflas etti. 7,5 milyon nüfusa sahip Yunanistan artık açlıkla karşı karşıyaydı. Şehirlerde yiyecek ot bile kalmadığından insanlar saatlerce yürüyerek dağlara gidip yabani ot toplamaya başladı. 1941 ortalarında ülkede açlıktan her gün 3 bin kişi öldü. Zaman ilerledikçe kayıplar arttı. 1942 yılı biterken 1,5 milyon insan sadece açlıktan ölmüştü. Açlıktan en çok çocuklar etkilendi. 1941 sonunda sokaklara terk edilmiş çocuk sayısı 265 bin idi. Atina gibi büyük şehirlerde doğan her 10 çocuktan dokuzunun ilk altı ayını göremediği belirtiliyordu. 1945 yılına girilirken 200 bin çocuk tek başına sokaklardaydı. Ülkede toplamda 2 bin 900 yatak kapasiteli, 30 yetimhane vardı. Daha sonra intihar ederek hayatını sonlandıran Başbakan Tsouderos “Yunan neslini bilimsel olarak saf dışı bırakmak niyetiyle işgalci ülke sistemli olarak halkı aç bırakmaktadır. Bu nedenle daha çok yoksul halk çocuğunu gelecek nesli kurtarmak üzere Ortadoğu ve diğer yakın ülkelere göndermek artık bir zorunluluktur” diyordu.

TÜRKİYE’DEN YARDIM GÖNDERME KARARI

Alman işgalinden önce olanağı olan varlıklı aileler kaçarak, en yakın tarafsız ve dost ülke olarak Türkiye’ye sığındılar. Ciddi sayıda Yunan önce adalara, oradan da Türkiye’ye mülteci olarak geliyordu. Bunların bir kısmı Kıbrıs’a gönderiliyordu. Benzer şekilde Alman işgalinden sonra Bulgar işgaline uğrayan bölgelerde yaşayanlar Türkiye sınırına yöneldiler. Nazi işgalinden en çok etkilenenler arasında Yunanistan’da yaşayan Sefarad Yahudileri vardı. Almanlar burada da Yahudi avı başlatmıştı. 1943 başında Selanik nüfusunun beşte birini oluşturan Sefarad Yahudi topluluğunun tamamı birkaç hafta içinde Auschwitz Toplama Kampı’na gönderildi. Savaş sonunda Yahudi nüfusunun yüzde 87’sini oluşturan toplam 67 bin Yahudi hayatını kaybetmişti. Rodos Adası’ndan 30 Yahudi’nin kurtarılmasında da Türkiye rol oynamıştı. Türk milleti, içinde bulunduğu zor şartlara rağmen komşusu Yunanistan’ın içinde bulunduğu duruma kayıtsız kalamamıştı. Yunan Hükümeti’nin dünyadan yardım talebine pek çok ülke Almanya korkusu ile tepkisiz kalırken, Türkiye yardım gönderme kararını almıştı. Yardım kararı hem İngiltere’deki sürgün hükümete hem de Yunanistan’da işgal sonrası kurulan Çolakoğlu Hükümeti’ne kabul ettirilmiş ve hukuki dayanak sağlama alınmıştı. Türkiye, Yunanistan’a 50 bin ton gıda gönderme sorumluluğunu üstlenmişti. Kendi halkına karne ile ekmek veren Türkiye, Yunanistan’a yardım kampanyasına başladı. Vatan Gazetesi 1 Ekim 1941’de manşetten yardımı şöyle duyuruyordu: “Ölen kardeş bir milletin ıstırabı karşısında”. Vakit Gazetesi 29 Mart 1942’de “iki komşu memleket, iki kardeş evi” başlığını atıyor ve Yunan’la Türk’ü kardeş gösteriyordu. Kızılay ise yardım işlerinin lokomotifi olmuştu.

KURTULUŞ GELİYOR

Türkiye, kendisi ciddi bir kıtlık tehlikesi eşiğinde iken komşusuna yardım elini uzatmıştı. Yardımların deniz yolu ile gönderilmesine karar verildi. Yardımı götüren ilk geminin adı Kurtuluş idi.  58 yaşındaki 2 bin 800 tonluk, 75 metre uzunluğundaki Kurtuluş şilebi Kaptan Rıdvan Ür kumandasında ilk yükünü 13 Ekim 1941 tarihinde Pire’ye boşalttı. Gemi İstanbul’a döndüğünde Vatan Gazetesi “Cehennemden Gelen Adamın Hikâyesi” başlığı ile Pire’de gözlenenleri aktarıyordu. Bu haberler yardımları büyüttü. Böylece, 1941 ve 1942 yıllarında beş sefer gerçekleştiren yaşlı gemi sayesinde 500 bine yakın ölüm eşiğindeki insanın kurtarılması mümkün oldu. Gemi altıncı seferinde, 21 Şubat 1942 tarihinde İstanbul’dan hareketinden sonra yakalandığı fırtına nedeniyle Marmara Adası Saraylar mevkiinde sürüklenerek karaya oturdu ve battı. Ancak can kaybı yaşanmadı. Geminin kaybı Yunan halkı için büyük yıkım oldu. Zira her seferinde Pire açıklarında beklenen gemi açlıkla mücadelede bir sembol olmuştu. Halk yıllarca çocuklarına “Evet bugün açsınız, ancak yarın Kurtuluş gelecek” dedi. 1949 yılına kadar devam eden gıda yardımlarına toplamda 14 ticaret gemisi ile donanmanın TCG Şimşek ve TCG Hızırreis karakol gemileri de katıldı. Ancak Yunan halkı bu gemilerin isimleri yerine Kurtuluş’u kullanmaya devam etti. Bu yardımlar sadece Pire limanına yönelik olmadı. Türkiye’ye yakın adalara da gemiler ve motorlar ile yardım götürüldü. Bu yardımların dışında sokaklarda kalan çocukların kurtarılması için de Kızılay gönüllü oldu. 10 Ocak 1942’de 6-13 yaş grubundaki ilk etapta 1000 çocuğun Türkiye’de bakılmaya hazır olduğu bildirildi. Her şey hazırdı. Ancak son anda gemiye bindirilme aşamasında Yunan Kilisesi Başpiskoposluğu bu çocukların Helen Kültürü dışında yetiştirilmelerine onay vermedi ve çocuklar gönderilmedi.

“YARDIM ET KOMŞU”

Kurtuluş’un getirdiği 7 bin ton ve ardından 1945 yılına kadar taşınan 43 bin ton gıdanın kurtardığı çocuklar bugün 78-88 yaş kuşağında. Yunanistan’da her halde onlar kadar zor günler gören başka bir nesil yoktur. Diğer yandan bu neslin anne veya baba olduğu kitlenin yaş grubu da 55-65 arasındadır. Peki sorumuzu soralım. Bugün Yunanistan’da kaç kişi Kurtuluş’u hatırlıyor? O geminin Yunan çocuklar aç kalmasın diye battığını biliyor? Kurtuluş için Pire’de bir hatıra, bir anıt var mıdır? Yoktur. Pire Deniz Müzesi’nde Kurtuluş için bir yer var mıdır? Yoktur. Kurtuluş’un cesaretine vefa gösterilmesini beklemek, Yunanistan’daki kilise ve devlet bilinçlendirmesiyle şekillenen Türk düşmanlığı ikliminde zaten olası değildir.  Kıbrıslı akademisyen Profesör Dr. Ulvi Keser sayesinde kamuoyu ve akademi dünyamız Kurtuluş gemisini ve Yunanistan’a büyük savaşta yapılan yardımın detaylarını 2005 yılında yayımladığı ‘’Yardım Et Komşu’’ isimli kitapla öğrenebildi. 2008 yılında okuyucu ile buluşan ‘’Yunanistan’ın Büyük Açlık Dönemi ve Türkiye” ve 2010’da yayımladığı “Kızılay Belgeleri Işığında Yunanistan’da Ölüm, Açlık, İşgal, 1939–1949” isimli eserlerinde bu konuyu tüm belgeleri ile kamuoyuna aktardı. Belgesel Film Yapımcısı Erhan Cerrahoğlu da 2006 Eylül ayında Kurtuluş gemisinin bir belgeselini yaptı. Yunanistan bu yardımı unutsa ve unuttursa da insanlığa, insanlık onuruna yapılan bu cesur girişimin önünde saygı ile eğiliyorum. Kurtuluş gemisine ve onu takip eden diğer gemilere selam olsun. Geri dönüş yolculuk kumanyalarını Yunan çocuklarına bırakan gemicilere selam olsun. Yunanistan’da “Megali Limos” denilen Büyük Açlık Kampanyası’na yardım eli uzatan Türk hükümetine, vatandaşlarına ve meslek kuruluşlarına selam olsun. 1940’lı yılların alicenap Türk milletine selam ve helal olsun.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Time limit is exhausted. Please reload CAPTCHA.