Gözlerden uzak zenginliğin şahidi KARAYİP ADALARI

‘Yacht’ demek, varlık demek, para demek. ‘Superyacht’ demek paraya para dememek, ‘megayacht’ demek paranın ağa babası yani ‘creme de la creme’ bir hayat demek.

Acaba Instagram’lar Facebook’lar çıktıktan sonra mı başladık dünya nüfusunun çoğunun, çoğundan da fazlasının erişemeyeceği kadar şaşalı olan zenginlikleri, fakiranemizde çekirdek çitlerken, sahip olduğumuz belki de en lüks oyuncağımız olan akıllı telefonlarımızın ekranlarından #luxury hashtag’leri sayesinde görmeye, yoksa bu boyutta zenginlikler dünyanın bir yerlerinde hep yaşanıyordu da bizim mi hiç haberimiz yoktu? Yani tavuk mu yumurtadan, yumurta mı sosyal medyadan çıkar dersek… Bence ikincisi. Bu zenginlikler hep vardı, her zaman da olacak. Karayip Adaları da aklın almayacağı boyutlarda yaşanan  bu zenginliğin gizlice ya da göstere göstere yaşandığı cennetlerden biri! Superyacht sektörü de bu zenginliğin tam göbeği!

Tabii ki fakirhanemizde çekirdek çitlerken bölümünü abarttım ama malumunuz benim bahsettiğim zenginliğin boyutları, hepimizin üç oda bir salon evini hatta villalarımızı bile literatürde bir ‘fakirhane’ye çevirir!

‘Yacht’ demek varlık demek, para demek. ‘Superyacht’ demek paraya para dememek, megayacht demek paranın ağa babası yani ‘creme de la creme’ bir hayat demek. Hal böyle olunca da bir bunun göstere göstere, havasını ata ata yapılanı var. Hani ünlüler, hatta bu yolla ünlü olmuş sonradan görmeler… Bir de bu zengin hayatı son derece gizli ve elegant biçimde yaşayan varlıklı insanlar var.

İşte Güney Karayip Adaları bu kesimin gizlendiği adalardan. Eğer Kim Kardashian kocaman şapkasıyla nerede şampanyasını yudumladıysa ben de o mekâna gitmek istiyoruuuum diye sevgilinize baskı yapanlardansınız gideceğiniz adalar St.Barts gibi kuzey adalar. Oysa Monaco Prensi Albert arkadaşını ziyarete nereye geldi, Prens William hangi ıssız sahilde güneşlendi, daha ismini bilmediğiniz birçok gerçek ve gizli milyarder hangi kıyılarda sessizce hayatına güzel tatiller ekledi derseniz adresimiz Grenadine ada zinciri. Zaten o yüzden bu isimler bu kıyıları tercih ediyorlar; bilinmemek, görülmemek için.

St. Lucia, ki diğerlerine göre turistiktir; Pitonlar denilen muhteşem iki dağ arasında, hayatınızda görebileceğiniz en güzel gökkuşaklarının her yarım saatte bir şahidi olabileceğiniz, kuzey adalara göre yemyeşil bir ada. Papağanlar ve tropik kuşlarla tam bir Karayip resmi yaratıyor. Esas zincirse St. Vincent ve Grenadinler’den başlayıp en güneyde Grenada’ya dek uzanan ve 32 adadan oluşan bir cennet! Çoğu adanın ismi cismi duyulmaz, bu yüzden de bir tekneye ihtiyaç vardır. Ancak varlıklı insanların bu adalara kıyıdaki şahane mekânlara gitmek için geldiğini düşünüyorsanız tamamen yanılırsınız. Çünkü Karayipler, özellikle de güney adalar, Yalıkavak kulüpleri ya da şık Akdeniz beach clubları gibi yerlerle donatılmamıştır. Her adada nokta atışı birkaç iyi restoran ve otel hariç, lüks hayat sadece kristal gibi suların üzerindeki süperyatlarda yaşanır. Fakir hayat da akıl almayacak kadar fakirdir. Derme çatma, sıvasız gecekondu tipi evler, tehlikeli izbe barlar, kaldırımsız, çamurlu yollar, alabildiğine yoksulluk… O yüzden de lokal hayat ne yazık ki uyuşturucu, hırsızlık gibi düzinelerce suçun yuvasıdır.

Adalar arasında, yerel halkın olmadığı, fakirliğin asla yanaşamadığı, gizli ve sessiz bir istisna var. O da Grenadinler’e çok yakın bir özel ada olan Mustique Adası. Adanın ilk yıllarında olduğu kadar gizliliği kalmadı ancak yine de sessizliğini koruyor çünkü adada sadece 100 kadar villa var, başka da bir şey yok. Bu villalarda yaşanan özel ve zengin hayatlar haricinde ada, sadece birkaç keçi ve fakir balıkçıya ev sahipliği yapıyor. Ne bir lüks otel yığını, ne bir beach club, ne de süslü bir restoran! Keçilerin zenginlerle aynı adayı paylaştıklarından haberleri dahi yok. Yalnızca iki butik bar ve ıssız sahiller var burada çünkü başka bir şeye ihtiyaç yok. Bu adanın özelliği, özel kalmasının istenmesi.

1960 yılında Kraliçe 2. Elizabeth’in kardeşi Prenses Margaret’e 40 bin metrekare bir bölgenin düğün hediyesi olarak verilmesi ve kendisinin oraya Les Joiles Eaux isimli bir villa yaptırmasından sonra, ada sadece belirli bazı isimlere kapısını açmış. İsmi gizlenmeyen villalar Mick Jagger, Tommy Hillfiger, David Bowie, Roberto Cavalli gibi ünlülere ait ancak ben size adı duyulmamış, ismini gizleyen çok daha varlıklı kişilere ev sahipliği yaptığını söyleyebilirim.

Ada, Mustique Company’ye ait ve bu villaların çoğu da bu şirket tarafından özel olarak kiralanıyor. Adadaki süper özel turizm ancak böyle dönüyor. Elbette her villa sahibi de kendi evini başkasına kiralamıyor! Bunun dışında yine aynı şirket tarafından işletilen ve ismi Cotton House olan sadece 17 odalı süper lüks ve özel bir otel ve yedi odası olan özel sahipli bir başka otel haricinde isteseniz de çivi çakamıyorsunuz. Yani bu özel ada, son 50 yıldır yazının başında bahsettiğim o tahmin edilemez boyuttaki zenginliğin kapalı kapılar ardında yaşandığı, bu varlıklı insanların kaçış noktası. Okyanus, kumlardaki izleri her dalgada silip süpürse de, Mustique hâlâ gözlerden uzak birçok gizemli hikâyenin şahidi…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Time limit is exhausted. Please reload CAPTCHA.