Kerata Caretta

Caretta popülasyonunda korkunç bir artış ve ufak ufak yerleşme hali var. Bu yaz o kadar çok gördüm ve o kadar çok vukuatlarını duydum ki artık bu mahlukata bir ayar vermenin zamanı geldiğine inanıp sizlerle paylaşıyorum. Sakın beni hayvan sevmez falan sanmayın, aksine çok severim. Balık bile tutmam, üzülürüm, o kadar diyeyim.

Yıllardır bu sevimli deniz kaplumbağalarını denizlerde seyrek görür ve gördükçe çok mutlu olurduk. Neredeyse 20 senedir bu hayvanları korumak için ülkemiz sahillerinde olağanüstü bir gayretle çalışmalar yapılmakta. Ülkemizde sıkça rastlanan iki tür var. Birincisi Caretta Caretta ve Chelonia Mydas. DEKAMER (Deniz Kaplumbağaları Araştırma Kurtarma ve Rehabilitasyon Merkezi) Yakup Bey’den (Kaska) aldığım bilgilere göre iki üç yılda bir yavrulayan Chelonia’ların bıraktığı 500 yumurtadan sadece yüzde 70’i denize ulaşabiliyormuş ve 25 sene içinde bir ya da iki tanesi hayatta kalabiliyormuş. Denize ulaşamayanların büyük bir kısmını tilki, domuz, porsuk ve kuşlar hüpletiyormuş. Bunlar otçul, dalış mesafeleri 30-40 metreler civarı. Ama bizim Keratalar öyle mi? 50-60 metrelerde dolaşan Carettalar etçil ve denizlerimizin en kıymetli mahsullerini löpür löpür mideye indiriyorlar. Zaten tek tük kalmış olan ıstakozlarımızı, lezzetli ahtapotlarımızı, lezzetini hiçbir şeye değişmeyeceğim karavidalarımızı, yengeçlerimizi, kocaman kocaman balıklarımızı tıkır tıkır o korkunç kuvvetli çenesiyle parçalayıp heder ediyorlar. Peki, yüzerken çok şeker görünen ama kafayı dışarı çıkarınca yılanın görümcesini andıran bu mahlukatın bir faydası var mı? Yok. Sakın o şapşal hikâyelere veya çizgi filmlerde gördüğünüz enstantanelere aldanıp kabuğunu tutup yüzmeye falan çalışmayın hayvan bildiğin ısırıyor “cort” diye. Hem de ne ısırmak, organ nakli seviyesinde.  Şimdi diyeceksiniz ki, kardeşim sen böyle deniz mahsulleri ile ilgili yazı falan yazmazsın neden taktın bu kaplumbağacıklara? Haklısınız. En sevmediğim yazı tipi ama ne yapayım tabirimi hoş görün ama bu hayvanatın denizlerimizde bilhassa bu sene b.ku çıkmış durumda. Koru koru nereye kadar arkadaş bunlar bildiğin istila etti Ege ve Akdeniz kıyılarımızı. Zaten atığı ve zerzevatı bol denizlerimizde yiyip içip çöktüler, gitmiyorlar. Normalde bunların yumurtladıktan sonra Fas, Tunus, Cezayir gibi sıcak denizlere gitmesi gerekirken küresel ısınma falan durumları ile ılık sularımızda fışır fışır geziyorlar. Bir de öyle keyifli yüzüyor ki insan imreniyor. O şirin kanatları ile kurbağalama hareketler yaparak suyun üstünde süzülüyor, kafasını banyo yapar gibi ikide bir suya sokup çıkarıyor. Keyfine diyecek yok bu ekabirin, on numara beş yıldız sefa sürüyor.

Bu yaz o kadar çok gördüm ve o kadar çok vukuatlarını duydum ki artık bu mahlukata bir ayar vermenin zamanı geldiğine inanıp sizlerle paylaşıyorum. Sakın beni hayvan sevmez falan sanmayın aksine çok severim. Balık bile tutmam üzülürüm o kadar diyeyim. Bir eşek arısından haz etmem ki onu da daha önce “eşşoğlu eşşek arısı” diye bir yazımda yazmıştım, onun dışında hayvanları severim ve korurum. Ama eşek arısını gördüğüm yerde ezerim arkadaş, o hayvana karşı alerjim var. Neyse bilhassa bu Kerata Caretta popülasyonunda korkunç bir artış ve ufak ufak yerleşme hali var. Mesela üzerine verici takılıp iki sene önce Göcek’e bırakılan Noel ismindeki Caretta hâlâ orada. Gayet gürbüz, gayet lokal ve mutlu. Eminim bunu besleyen tekne sahiplerinden aralarında özel bir bağ oluşanlar bile vardır.

Ah benim hakkında yaza yaza bitiremediğim sevgili “Beyaz Türk Yatçılarım” ve yat kaptanlarım bu hayvanları beslemekle bunlara büyük kötülük yapıyorsunuz. İki tane fotoğraf çekip misafirlerinize kaplumbağa şov yapacaksınız diye denizi ekmekleyip veya bilumum yiyecekler atıp bu hayvanları beslemeyin. Sevgili balıkçılar, ağlarınızı parçaladığından şikâyet ettiğiniz bu hayvanlar en çok da sizin ağlardan beğenmeyip geri attıklarınızla çöpleniyor. Bana inanmıyorsanız DEKAMER’den Yakup Bey’i arayıp bir zahmet sorup, öğrenin.

Bu sene Bozburun’da kalın misinalarla denize şamandıralanmış dev gibi bir ölü Caretta gördük bir arkadaşımla. Anlam veremedik, bilen varsa ve malumat verirse çok sevinirim. İnşallah Carettalara ibret olsun diye bostan korkuluğu olarak düşünülmemiştir diye iyimser olmak istiyorum. Ayrıca korkunç da bir koku yayılıyordu etrafa.

Buraya kadar güzel yazdık. İşler denize girmekten korkar hale gelmeden veya denizdeki kıymetli kabuklularımız ve balıklarımız tükenmeden ne yapabiliriz?

Belki yıllardır devam eden bu aşırı korumacı zihniyete bir müddet ara verip bu hayvanların yumurtalarına Faberge yumurtası muamelesi yapmayı bırakabiliriz. Doğal yaşamı doğal ortamına bırakırız yani. En önemlisi de gereksiz yere beslemeyi ve teknelere, kıyılara alıştırmayı bırakmalıyız. Çünkü bu kerataların hafızası da kuvvetli bir kere yemek verdiğiniz zaman unutmuyor ve tekrar geliyor. En son duyduğumuz hadisede ikinci sefer geldiğinde yemek vermek yerine sevmeye kalkışan birini ısırdığı yönünde. Bilginize…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Time limit is exhausted. Please reload CAPTCHA.