Normalde mekân tanıtımları konusu benim tarzım değil ama hep Yunan Adaları’nı anlatıyorsun, cennet vatanımızdan bahsetmiyorsun diye kızan arkadaşlara ters köşe yapmak istedim. Yatçıların şehrin karmaşasına girmeden gidebilecekleri dünya standartlarında keyifli yerler olunca, biz de zevkle tanıtmaktan geri kalmayız.
Koylarımız için yoğun geçen Temmuz ayından sonra size Ağustos ve Eylül’de sıkış tıkış olmayan birkaç tavsiyede bulunmak istiyorum. Malumunuz yurtdışı çıkışlarının açılmaması sebebiyle bütün teknelerimiz Türk kıyılarında kıçtankara yapacak bir delik peşinde, diğer teknelerle omuz omuza, üst üste bir sezon geçiriyor. Hâlbuki mazot fiyatı Yunanistan’ın yarı fiyatı olduğu için bu yaz teknelerle uzun seyirler için iyi bir fırsat olabilirdi. Neyse ben bu ay teknecilerin dertlerine veya görgüsüzlüklerine girmeden usul usul tavsiyelerde bulunacağım.
ANHINGA
(ONA AT THE BEACH)
Çok özel bir proje olan Kaplankaya’nın sahilinde açılan plaj ve restoranlar topluluğuna, ayrı isimleri olmasına rağmen kısaca Anhinga diyerek size konumu tarif edeyim.
Gündoğan’dan yaklaşık 8 mil Didim tarafına gittiğinizde Akbük ile Kazıklı arasında veya Kayalı Burun ile Koca Burun arasında kalan koy diyebiliriz. (37° 19’ 046“ N – 027° 23’ 927“ E) Haritada bu koyun ismini bulamadık belki Ali Boratav bize yardımcı olur. Ama Anhinga ismini çok beğendim, koyun ismi yoksa Anhinga olsun. Yanımızda bir tekne bile olmadan Anhinga koyunun yanındaki küçük koycukta keyiflenip masmavi sularında yüzdükten sonra rüzgârın çıkması ile beraber kendimizi plajın ve restoranların olduğu “Anhinga” koyunda kayak teknelerine yakın girecek şekilde soteledik. Çok rüzgârlı bir gün olmasına rağmen geceyi gayet rahat geçirdik. Yemekler çok lezzetli. Menüde fiyatlar Euro ile. Gelen insanlar kaliteli ve Avrupai. Kendinizi her anlamda yurtdışında hissedeceğiniz bir yer. Ayrıca Tekila severlere müjde olarak Türkiye’nin ilk ve tek Mezcal barının burada açıldığını duyuralım. Etrafı özel olarak dikilmiş Agave ağaçları ile çevrili bu bar, güneşi batırmak için özel olarak konumlandırılmış. Karanlık tipli camışlar, plaja makyajla gelen dansöz görünümlü kadınlar yok. Beyninizi patlatan müzik tecavüzü de yok. Ben gittiğimde plaj açılmıştı ama akşamüstü partileri için hazırladıkları bölümün düzenlemesi devam ediyordu. Şık bir yer olacağı kesin. Haftasonları saat 16.00’dan sonra DJ Sali ile hafif ve tatlı bir gürültü olacak gibi.
Ekip daha yeni ama çok sıcakkanlı ve yardımcı. İbiza’dan ithal sempatik ve güler yüzlü Giorgia’yı ararsanız rezervasyon işinizi halledecektir. Tel: +34 634 854 744
Japon kültüründe “seçimi sana bırakıyorum” anlamına gelen “Omakase” konseptinden esinlenerek tasarlanan Anhinga’nın restoranı, Ağustos ve Eylül aylarında dünyaca tanınan birbirinden ünlü şefleri ağırlayacak. Kimleri mi? Joseph Otway (4-9 Ağustos), Alexia Duschêne (11-16 Ağustos), Thomas Coupeau (17-23 Ağustos), Céline Pham (24-27 Ağustos), Ella Aflalo (28 Ağustos – 2 Eylül) ve Edo Fiaschi (3-7 Eylül). Yatçılara çölde bir vaha gibi gelecek Anhinga’da sizi bir başka sürpriz daha bekliyor. Sıra dışı “The Pill” galerinin sanatçılarından dünyaca ünlü heykeltraş Marion Verboom’un “Achronies & Tectonies” isimli eserlerini ayağınızın kumu ve tuzu ile görebileceksiniz. Sevgili dostum Vedat Lodrik’in attığı mesaj ile tekneye döndükten sonra öğrendiğim için ben gezemedim ama siz bu yazıyı okuyana kadar gezmiş olurum.
BARBAROSSA (CARESSE BODRUM)
Yolu Paros’a giden herkesin muhakkak uğradığı veya bildiği ünlü Barbarossa’nın açılacağını duyduğum an rotayı Anhinga’dan güneye Asarlık Mevkii’ndeki Caresse Otel’e kırdık. Caresse’in ortağı Volkan Büyükhanlı’dan haberi aldığım anda yanında biri olduğunu ve telefona vereceğini söyledi. Telefonda Barbarossa’nın sahibi Evgenis’in sesini duyunca güneşte kurutulmuş ahtapotlar uçuştu gözümde. İlk rezervasyon yapan kişinin ben olduğumu söyleyince açılış kurbanı olmayalım diye korkmadım değil ama başarıyla altından kalktılar. Executive Şef Dimitrios Nikolis, menüsündeki ikonik lezzetleri aynı kaliteyi koruyarak Paros Adası’ndan Bodrum’a taşımıştı (ahtapot ve yengeç tartar denemeden çıkmayın). Dimitri Şef’in lezzetlerini Mykonos’un yıldızlarından Alemagou’ya gidenler anımsayacaktır. Simi Adası’nın meşhur restoranı Manos’un Hisarönü’nde yakaladığı başarıyı yakalaması ve adalardan daha çok lezzetin ülkemize gelmesi en büyük dileğim ama Barbarossa’dan bahsetmemin esas sebeplerinden biri, tekneyle Bodrum’da olduğum zamanlar muhakkak bir ya da iki gün Caressse’in önünde kıçtankara yapıp duruyor olmam. Geçen senelerde otelin çok zevkli ve keyifli olduğundan bahsetmiştim ama son iki senedir yatlar için altı adet tonoz atarak özel düzenlemeler yapınca bir kez daha hatırlatmak istedim. Bu tonozlara 40 metreye kadar tekneler rahatlıkla bağlanabiliyor. Bilhassa sert rüzgârlı günlerde Yarımada’nın güneyinden ve içerlek kalması sebebiyle harika bir alternatif. Caresse, bu sene Azimut ile işbirliği yaparak yurtdışında çok kullanılan bir modeli hayata geçirdi. Azimut yat sahiplerine özel servis, deck, lounge alanı ve tekne bağlamada verilen özel avantajlar sunuluyor.
Gelmeden oteli arayıp tonoz ayırtabilme imkânınız da var. Şık dükkânlar ve restoranlar da farklı bir adaya gelmiş hissi yaratıyor.
Barbarossa Rezervasyon: 0530.061 84 36 Tekne Bağlama Rezervasyon: 0533.417 85 88 (Ufuk Kurtuluş)
YAZZ
Eski Balıkçı Osman’ın olduğu Fethiye Turunç Pınarı’nda (bilmeyenler için Hillside’ın yan koyu) sahiplik değişince ne olacak diye bir bekleyiş vardı. Geçen yaz faaliyet göremediğimiz koyda bu sene birdenbire dudak uçuklatan bir şekilde Yazz karşımıza çıktı. Ben Göcek’i ilkbahar ve sonbahar aylarında sevdiğim için size bu yazıyı yazdığımda canlı olarak görme fırsatım olmamıştı ama birçok tekneci arkadaşımdan gelen fotoğraflar ve iltifatlar hemen ilgimi buraya yöneltti. Hatta çocukluk arkadaşım Faruk Miras bana Göcek koylarında teknesinin etrafında olan görgüsüzlükleri yollayıp, burnunun dibine kadar giren yan tekneden şikâyet ederken bir anda “Seni kurtarayım mı Faruk?” dedim. Göcek bitmiş, sen az bile yazıyormuşsun diye isyan ederken durdu ve “ne olur kurtar” dedi. Hemen demir alıp arkasına bakmadan Turunç Pınar’ına gitmesini ve oradan beni aramasını söyledim. İki saat sonra beklenen telefon geldi ve çok minnettar bir sesle “Abi burası harika” dedi. Ben canlı gidip görmediğimi söyleyince o bana Facetime aracılığıyla göstermeye başladı. Öncelikle yerel dokuya sadık mimarisi için Fahrettin Aykut Bey’i tebrik etmek lazım. İlk bakışta Ege, Akdeniz ve doğa, tasarımın ilham kaynakları olduğunu belli ediyor. Bunun yanında şehir yaşamındaki konforunu, tekne dahil her gittiği yerde bulmak isteyen anlayış burada tam manasıyla karşılığını buluyor. Tüm arazi “şeytan detayda gizlidir” mantığıyla işlenmiş. Çok zevkli dizayn edilmiş sahili, restoranı ve barı ile Fethiye Körfezi’nde kalite peşinde koşan yatçılar için aranan kan bulunmuş gibi. Kısacası Timur Savcı ve Mehmet Can uzun çıtayı çok yüksek bir yere taşımışlar. Mustafa Otar’ın şefliğindeki restoranında çok zor yer bulunduğu için büyük ihtimalle bütün teknelerin Göcek’e döndüğü Eylül ve Ekim aylarında kilitlenecek. Bu sebepten dolayı Yazz’ın yaratıcısı Mehmet Can beyden sizin için rezervasyonlar konusunda özel misafirlerle ilgilenen Munise Hanım’ın telefonunu (0530.664 99 01) aldım. Bu arada menüden yemek seçmekten sıkılan “little little on the middle” kafasındaki yatçılarımıza bir müjde vereyim. Ağustos ayı itibarıyla tamamen farklı menüsüyle “Tavern”, alternatif restoran olarak hizmete girecekmiş. Normalde mekân tanıtımları konusu benim tarzım değil ama hep Yunan Adaları’nı anlatıyorsun, cennet vatanımızdan bahsetmiyorsun diye kızan arkadaşlara ters köşe yapmak istedim. Yatçıların şehrin karmaşasına girmeden gidebilecekleri dünya standartlarında keyifli yerler olunca, biz de zevkle tanıtmaktan geri kalmayız. Bu arada yıllardır aynı yağlı patates tavayı müşterilerine dayamaya devam eden, çatal bıçakları ve tabakları ıslak mendille silmeden oturulamayan, çam kesmesi iskemlelerinde yarım saatten fazla oturunca poponun uyuştuğu, masa ve iskemle uyuşmazlığı yüzünden dizlerinin üstünü sıyırdığın, tuvalete gidince sineklerden müsaade isteyerek girebildiğin koy restoranlarımıza kötü bir haberim var. Bundan sonra pamuk eller cebe gidecek gibi. Büyük yatırımlarla yeni açılan yerler kaliteli tekne müşterisini çekecek gibi. Adaia ile başlayan furya, hızla yatçılığın mabedi bütün Fethiye ve Göcek koylarına yayılacak gibi. Şimdi siz bunları okurken, tekneyi sokacak bir delik bulabilirsek, Selimiye’de Hidayet’e gitmenin hazırlıklarını yapıyor olacağım. Geçen sene bana “Ne olur yazma. Zaten arayanlara yer veremiyoruz. Herkes tanıdık, mahcup oluyoruz” diyen Hidayet’e. Kendi bostanından gelen sebzeler ile rüya gibi. Gerçi bostanı o kadar büyütmüş ki, Bostancı kadar olmuş mübarek.☸
Pingback: Kalabalıktan kaçırayım sizi! Anhinga, Barbarossa ve Yazz | Yazz