ÖZLEDİK

Ümitlerimiz köreldi ama özlemlerimiz hâlâ devam ediyor. Demek ki hâlâ özleyecek şeyler var ülkemizde. Ben mesela Göcek’te denizin bahar kokusunu özlüyorum. Göbün Muammer’in tişörtünün altında sarkan göbeğini bile özlüyorum.

Bu sene daha bir başka özledik sanki. Çok bunaltıcı ve kötü haberlerle dolu bir kışı geride bıraktık. Normalde kışın bir iki yazardım ama bu sene hiç içimden gelmedi. Büyük şehirlerdeki bunaltıcı ve sinir sistemini zorlayıcı hayatta kalma mücadelesinin üzerine yurtiçi ve yurtdışından yağan kötü haberler ve olaylar hepimizi nefessiz bıraktı gibi. Biz denizseverler zaten kış aylarında nefes darlığı yaşarız ama bu sene tıkanma noktasına geldik milletçe. Üstüne üstlük sürekli bir şeylerin dikte edildiği ve mütemadiyen azarlanma halimiz, kuralsızlıklarla dolu ülkemizi iyice yaşanmaz hale getirdi. Uyanık, omurgasız ve bukalemun insanların korkunç derecede çoğaldığı toplumumuzda medeni iş ve yaşam tarzını benimseyen insanlar kendini iyiden iyiye aptal gibi hissetmeye başladı.

Bugünlerde herkes birbirine bu şuursuz ve gayri medeni halimizin nasıl sonlanacağını, doğru ve yanlışın birbirine karıştığı bu kaos ortamının nasıl düzelebileceğini soruyor. İşin enteresan tarafı kimsenin elle tutulur bir çözüm önerisi yok. Hatta en ufak elle tutulur ümidi bile yok.

Memleketimizi terk edemeyeceğimize göre yine nefes almak için kaçış yerimiz denizler olacak. Sahiller demiyorum özellikle çünkü sahillerimizin de çok hızlı ve sistematik bir şekilde ırzına geçiliyor. Çünkü kafa sahilde de aynı kafa, toprağı, taşı, denizi, plajı, suyu hatta b.ku bile nasıl paraya çeviririm diye gören şark kurnazı cahiller topluluğu. Söküp başka yere taşıdığı zeytin ağaçları kuruyunca çakılmasın diye yeşile boyayan kafa bu. Atıklarını önündeki denize akıtan otelci, sintinesini hâlâ yüzdüğü yere bırakan teknecinin kafası bu. Adam kendi menfaatini bile hesap edemezken toplumun ve gelecek nesillerin menfaatini nasıl idrak edebilsin.

Ümitlerimiz köreldi ama özlemlerimiz hâlâ devam ediyor. Demek ki hâlâ özleyecek şeyler var ülkemizde. Ben mesela Göcek’te denizin bahar kokusunu özlüyorum. Göbün Muammer’in tişörtünün altında sarkan göbeğini bile özlüyorum. Feride’nin gözlemelerini ve her seferinde o kadın haliyle kayığını tekneye usul usul yanaştırışını özlüyorum. Bodrum da vıcık vıcık günler başlamadan yaklaşan yazın hareketliliğini ve enerjisini almak istiyorum. Artık bir zamanlar sevdalı olduğum o eski Türkbükü kalmadığı için Gündoğan’da Sail Loft’ta bir şeyler içmeyi ve müzik dinlemeyi özlüyorum. Ama yine de kalan son kale Maçakızı’na uğrayıp “hey gidi günler” demeden edemiyorum. Alaçatı’nın şirin sokaklarında boş boş gezinmek istiyorum. Mümkünse yazın uğramamak ve aklımda İstiklal Caddesi gibi değil, Ege’nin şirin bir köyü gibi kalmasını sağlamak istiyorum. Sonra Simi’de yazın ilk yemeğini, o şirin fırının hiç sektirmediğim peynirli kol böreğini özlüyorum. Bozburun Yat Kulüp’te Zeynep Abla’nın telaşlı ve güler yüzlü halini, Edhem’in o herkesin gıpta ettiği 365 gün süren deniz ve yelken sevgisine hayret etmeyi özlüyorum. Bir iki senedir uğramadığım için Leros’u ve Taki’nin makarnası gözümde tütüyor, Marathi’yi özlüyorum ve her gidişimde ilk gittiğim günü hatırlamayı seviyorum. Mykonos’un o insanın ruhunu eline geçiren fütursuz ve özgür halini özlüyorum, her gittiğimde “acaba biz özgür bir ülkede yaşamıyor muyuz” sorusunun cevabını bulmaya çalışmak istiyorum. Bana yıllardır yavan ve turistik gelen Rodos’u bile özledim. Nasıl bu kadar yakın olup da bizim olmadığını kabullenemediğimiz ama her gittiğimizde “iyi ki de bizde değilmiş” dediğimiz Meis’cik var. Bir an için bizim olduğunu düşünsenize o adanın arkasındaki eğilerek girdiğimiz mağaranın girişi nasıl olurdu acaba? Gerizekalı bunlar kırıp açmıyorlar ağzını şöyle tur tekneleri rahat rahat girsin içeriye, çoluk çocuk bağırıp çığırsın ekolu ekolu.

Özledik be. Denizi özledik, teknemizi özledik, özgür hissetmeyi özledik. Bu sadece deniz ve tekne sevdası değil gördüğünüz gibi. En az onlar kadar önemli olan uğrak yerlerimiz ve oralardaki dostluklarımız. Ben mesela sadece kendi teknemi özlemem sürekli beraber gezdiğimiz arkadaşlarımın teknelerini de özlerim. Hatta görmeye alıştığım diğer tekneleri göremeyince içimi bir hüzün kaplar.

Faizlerin düştüğü, hatta faizin olmadığı, 1 doların 1 liraya eşit olduğu, fevkaladenin fevki mertebesindeki komşuluk ilişkilerimizin devam ettiği, parlamenter ama her kafadan ses çıkmayan, yargıda bağımsız, yasamada demokratik ama tek patronlu bir yaz dilerim hepinize. Yürütmeyi nazar değmesin diye saymıyorum.

Altı aydır yazı yazmadığım için biraz sonuna doğru kafam meme yapmış olabilir kusura bakmazsınız artık. Bir denize gireyim kendime gelirim.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Time limit is exhausted. Please reload CAPTCHA.