Filika denizciliği

Koç Üniversitesi adı verilen, bağlama limanı Rahmi Koç Müzesi olacak filika, Koç Üniversitesi öğrencilerini denizcilik kültürü ile tanıştırırken aynı zamanda 100 yıldır unutulan filika kültürünü Haliç’e geri getirecek.

Hasköy’deki Rahmi Koç Müzesi’nde 6 Nisan 2016 günü tarihi bir tören icra edildi. Direktörlüğünü yürüttüğüm Koç Üniversitesi Denizcilik Forumu’nun (KÜDENFOR) koordinesinde, Deniz Kuvvetleri’nden Koç Üniversitesi’ne hibe edilen ve RMK Tersanesi’nde yenilenen 11 metre boyunda ve 2,5 ton ağırlığındaki yelkenli beş çifte filika Koç Üniversitesi Yelken Kulübü’ne teslim edildi. Koç Üniversitesi adı verilen, bağlama limanı Rahmi Koç Müzesi olacak filika, Koç Üniversitesi öğrencilerini denizcilik kültürü ile tanıştırırken aynı zamanda 100 yıldır unutulan filika kültürünü Haliç’e geri getirecek.

Filikalar denizcilik tarihinde kadırgalar gibi uzun süre tasarımını koruyabilen ender tekne tiplerinden birisi oldu. Törende teslim edilen filikanın tekne kısmı, görünüşü, yapıldığı malzeme ve performansı ilk örneğini 16’ncı yüzyılda gördüğümüz filikadan farksızdır.

Filikalar o kadar kullanışlıydılar ki, asırlar ne şekillerini ne de donanımlarını değiştirebildi. Yelken döneminde bu tip filikalar, her sınıf geminin ayrılmaz parçasıydı. Can kurtarma filikası, sahil gemi arasında malzeme ve personel nakil aracı, personel eğitim yardımcısı, su taşıma vasıtası, yedekleme ve manevra botu, deniz piyadelerinin intikal aracı, savaşın selameti için feda edilmeleri gerektiğinde ateş teknesi olarak kullanıldılar. Denizci ve inatçı teknelerdi. Yelkenli ticaret ve savaş gemilerinin ayrılmaz parçasıydı. Genelde kürekle sevk edilirlerdi. Ancak kısa sürede yelken donanımına geçebilecek donanıma sahiptiler.

Temel görevleri can kurtarmaktı. Batan gemide ilk akla gelen onlardı. Savaşa giren bir yelkenli gemi savaş öncesi tüm filikalarını mayna eder ve geminin kıçından yedeklerdi. Böylece ateş altındayken parçalanmaları önlenir ve gemi battığında yaşam mücadelesi veren denizcilere sığınak olurlardı. Filikalarda yelken donanımı asıl bu nedenle bulundurulurdu.

Bazen gemi dışında da kullanıldığı olurdu. Örneğin İspanyollar kaçakçılıkta, Hollandalılar ani baskınlarda, İngilizler uzun yolculuklarda bile filika kullanırlardı. Örneğin İngiltere’den 1626 yılının Haziran ayında yeni dünya Amerika’ya hareket eden Sparrow Hawk isimli filikanın boyu 15 metre, eni 4,5 metreydi. Altı hafta süren yolculuk sonunda Massachusettes açıklarına kadar gelebildiler. Ancak sahile yaklaşırken fırtınada parçalandı. İyi haber herkes kurtuldu. 1863 yılında su üstüne çıkarıldı. Halen Cape Cod Deniz Müzesi’nde sergileniyor.

Koç Üniversitesi filikasının yakın bir benzeri, İngiliz botanik araştırma gemisi HMS Bounty’nin filikası da tarihe mal olmuştur. Pasifik Okyanusu’nda 28 Nisan 1789 günü gemide isyan çıkınca Bounty’nin filikası gemiyi terk etmek zorunda bırakılan gemi komutanı Binbaşı Bligh ve 18 mürettebatını okyanusta 42 gün ve 3 bin 500 mil taşımış ve Hint Okyanusu’nda sağ salim karaya çıkarabilmişti. Fert başına günde 20 gram bisküvi yediler ve sadece 200 ml su içebildiler. Bu başarı, asırlardır can salı seyri için en temel örneklerden birini oluşturmaktadır.

Filika ile yelken seyri yapmak zordur. Tecrübe ile gelişen ustalık gerektirir. Motorları olmadığından sığlık veya karaya sürüklenme durumunda kürekleri donatıp kaçış manevrası yapmak gerekir. Tramola ederken köre düşmemek için faça flok dahil her türlü teknik kullanılmalıdır. Aksi takdirde sürüklenme başlar. Bu nedenle filika serdümeni üç adım sonrasını düşünmek ve uygulamak zorundadır.

İşte, kökleri neredeyse 16’nci yüzyıla kadar giden filika, tasarımında önemli değişiklik olmadan bugün de aynı etkinlik ve güzellikle kullanılıyor. Kısaca filikalar, yelken dünyasının klasik müzik enstrümanlarına benzerler. Aynen bir keman gibi. Bugün bir senfoni orkestrasında kullanılan kemanın 600 yıl öncesindeki atasından nasıl farkı yoksa, Koç Üniversitesi filikası ile HMS Bounty’nin ya da Mahmudiye kalyonunun filikaları arasında da fark yoktur.

Bundan 150 yıl önce Osmanlı Donanması’nın Haliçte sahille irtibatını filikalar sağlıyordu. 1800’lerin sonundan itibaren filikalar yerlerini istimbotlara terk ettiler. Böylece bu kültür, sanayi devriminin anaforunda ağır ağır kayboldu.

Filikalar gerek tedariki, gerekse işletimi son derece ekonomik bir deniz vasıtası olarak çocuklar ve gençler başta olmak üzere halk kitlelerine deniz, yelken ve kürek sevgisini aşılayabilecek en uygun araçlardır. 1998 yılında Gaziantep Firkateyni Komutanı olarak gemim ile İngiltere’de katıldığım Uluslararası Portsmouth Denizcilik Festivali’nde limana girişte her iki bordamda bana refakat eden onlarca yelkenli tekne içinde birkaç filikayı donatmış gençler ve çocuklar hâlâ gözlerimin önündedir. Bizler de Anadolu’nun denizcileşmesi sürecinde büyük bir sosyal proje olarak bu filikaları kullanabiliriz.

Bahriyeye 500 yıl ev sahipliği yapan Haliç sularında faaliyetlerine devam edecek Koç Üniversitesi filikası günün sonunda 100 yıldır unutulan filika kültürünü Haliç’e geri getirerek tarihi bir görev de yapacaktır. Haliç’e mücavir okullar, belediyeler ve spor kulüplerine Koç Üniversitesi filikasının örnek olup ve çoğalmalarını ve bu kültürün tüm Türkiye sahillerine yayılmasını temenni ediyorum.

Koç Üniversitesi isimli filikaya sakin denizler, ılımlı rüzgârlar ve her zaman derin sular diliyorum. Bahtı açık olsun. Kürekleri ve yelkenleri her daim faal olsun.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Time limit is exhausted. Please reload CAPTCHA.