IŞIK DOĞUDAN YÜKSELİR Antik Çağ’dan günümüze deniz fenerlerinin bitmeyen yolculuğu

İskenderiye’den bu yana deniz fenerlerinin hikâyesi eşsiz bir yolculuk gibi devam ediyor. Önce Akdeniz’in dört bir yanına dağılarak Antik Çağ’daki denizcilere yol gösterdiler. Ardından Yeni Kıta’ya dek uzanan yolculukları başladı. Odysseus’un hikâyesinde olduğu gibi, hep bir sonraki limana uzanan yolculukları günümüze dek kesintisiz devam etti.

Deniz Fenerleri denildiği zaman birçok önemli fener akla gelebilir. Geçen ay çıktığımız zaman yolculuğunda birçok gezgin gibi benim de gözdem olan Knidos Deniz Feneri’nden İskenderiye Feneri’ne yelken açmıştık. Asıl adı Deveboynu Feneri olsa da, bence Knidos ismi ona daha çok yakışıyor. İskenderiye Deniz Feneri’nden bu yana fenerlerin süregelen hikâyesine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

“Önce dizlerine güzelim dizlikleri sardı,

örttü topuklarını gümüş topukluklarla,

sonra geçirdi göğsüne zırhını,

gümüş kakmalı tunç kılıcını attı omuzlarına,

aldı en sonra kocaman güçlü kalkanını,

ay ışınları gibi ışınlar saçıyordu bu kalkan.

Denizde nasıl bir ışık görünürse gemicilere,

bir ateş yanar dağın tepesinde, ıssız bir ağılda,

sürüklenirler fırtınalarda istemeye istemeye

balıklı denizde arkadaşlarından uzağa,

öyle bir ışık saçıyordu ta göklere değin

Akhilleus’un güzel, işlenmiş kalkanı.”

Homeros’un bu dizeleri deniz fenerlerine ait bildiğimiz en eski atıftır. Denizcilere yol gösteren ışığı, yarı Tanrı Akhilleus’un kalkanına benzetir. Çünkü Akhilleus’u düşmanlarından koruyan kalkan gibi deniz fenerleri de denizcileri kaybolmaktan korumaktadır. Şüphesiz ki, denizdeki tehlikeler Antik Çağ insanı için düşman kadar korkutucudur. Belki de bu yüzden deniz fenerlerine Akhilleus’ta olduğu gibi tanrısal güçler vermek istemişlerdir. Aynı Herkül Kulesi’nde olduğu gibi.

2000 YILDIR OKYANUSTA YOL GÖSTERİYOR

Atlas Okyanusu’nda yelken açan denizcilerin, günümüzden 2000 yıl önce, karayı görerek tehlikeden uzak seyahat etmelerine yardımcı olan Fenerin adı Herkül Kulesi’dir. Kuzey İspanya’da yer alan bu fener, Romalılar tarafından inşa edilen ve bugün dünyanın faal durumdaki en eski deniz feneri olarak kabul edilir. Bu görkemli yapı Akdeniz’dekilerden farklı olarak limanın önüne değil, yüksek bir tepeye, Herkül Tepesi’ne inşa edilmiş. 57 metre yüksekliğe sahip tepedeki fenerin boyu ise 47 metredir. Yüz metreyi aşan yüksekliği ile güçlü okyanus rüzgârlarının karşısına dikilen fener, rüzgârlara ve zamana karşı Yunan mitolojisinin en güçlü kahramanı Herkül gibi mücadele eder ve okyanusta yönünü arayan denizcilere yaklaşık iki bin yıldır yol gösterir. Yüzyıllar süren bu amansız savaşta yorgun düşen fenerde belli aralıklarla birçok kez restorasyon çalışması yapıldı. Günümüzde ise UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alındı. Özellikle Kuzey’den gelerek Akdeniz’e girmek isteyen denizcilerin selam verdiği Herkül Kulesi, Antik Çağ’a ait en eşsiz eserlerden biridir. Bu görkemli kulenin daha eski bir örneği ise bizim kıyılarımızda, her sezon kıyılarında yelken açtığımız Antalya’da bulunuyor.

PATARA DENİZ FENERİ

Mavi Anadolu’nun en özel duraklarından bir tanesi olan Patara, Antik Çağ deniz fenerlerinin en özellerinden bir tanesine ev sahipliği yapıyor. Araştırmalar kentte iki deniz fenerinin varlığına işaret etse de güncel çalışmalar şu anda Herkül Kulesi’nden bile eski olan fener üzerinde yoğunlaştırılmış. Antik Çağ deniz ticareti için oldukça önemli bir yere sahip Patara’da MS 65 yılında İmparator Nero tarafından inşa ettirilen fenerin yazıtında “Karaların ve denizlerin efendisi ve vatanın babası Nero Claudius Ceasar bu feneri denizcilerin selameti için yaptırdı” ifadesi yer alır. Bu yazıt Roma’nın hem Patara’ya hem de denize ne ölçüde önem verdiğini göstermesi açısından oldukça kıymetli. Herkül Kulesi’nden 60 yıl daha eski olan Patara Deniz Feneri’nin yapı taşları, Havva Işık hocamızın başkanlığında çalışan ekibin uzun ve titiz araştırmaları sonucunda tespit edildi. Ayrıca yaptıkları çalışma ile yaklaşık 2000 yaşındaki fenerin nasıl göründüğünü bir görselle ilgililere ve bilim dünyasına sundular. Önümüzdeki süreçte yeniden inşa çalışmaları başlanacak fenerin, kendi orijinal malzemesiyle ayağa kaldırılabilecek ilk ve tek fener olacağı düşünülüyor. Bu nedenle “2020 Patara Yılı” kapsamında hızlanan çalışmalar sonuçlandığında Patara Feneri Mavi Anadolu’nun göğsünde bir nişan gibi parlayacak ve 2000 yıllık tarihi ile Akdeniz’in bu yakasında seyir yapan denizcilere ilk gün olduğu gibi yol göstermeye devam edecek.

Akdeniz’den Yeni Kıta’ya

Konu deniz fenerleri olunca akıllara Herkül Kulesi, Patara Feneri Ostia Feneri ve dünyanın yedi harikasından biri olan İskenderiye Feneri gelse de, onlar kadar görkemli ve yine dünyanın yedi harikasından biri olan Rodos Heykeli de bu listeye girmelidir. Bir heykel olduğu için zaman zaman gözlerden kaçsa da Antik Çağ’da Rodos’un liman girişinde yapıldığı düşünülen güneş Tanrısı Helios heykelinin elinde tuttuğu ateş ile limana doğru gelen denizcilere yol gösterdiğine inanılır. Bu nedenle heykelin bir deniz feneri işlevi de olduğu düşünülüyor. Dikkatle bakıldığında Rodos Heykeli’nin bulunduğu konum, heykelin görünüşü ve işlevi açısından New York’ta bulunan Özgürlük Heykeli’ne benzediği gözlerden kaçmaz. Rodos Heykeli açık şekilde Özgürlük Heykeli’nin tasarımcısı, Fransız heykel sanatçısı Auguste Bartholdi’ye ilham vermiş. Özgürlükleri için şükranlarını sunan Rodoslular Tanrı Helios’un heykelini dikerken; Fransızlar da bağımsızlıklarının 100. yılı şerefine Amerika’ya Özgürlük Heykeli’ni hediye etmiş. Yüzyıllar geçse de, hatta bambaşka kıtalarda olsalar da her iki heykel şehre gelenleri selamlamak üzere konumlandırılmış. Konu Özgürlük Heykeli olunca bir iddia gündeme gelir. Buna kısaca değinmek gerekir. İddiaya göre, heykel Süveyş Kanalı’nın açılışı için Osmanlı’nın Mısır Valisi tarafından sipariş edilmiş. Hatta ücreti de Osmanlı Devleti tarafından ödenmiş, fakat son anda bu karardan vazgeçilmiştir. Osmanlı’nın söz konusu dönemdeki mali yapısı göz önüne alındığında iddianın geçersiz olduğunu söylemek yerinde olacaktır. Ancak Osmanlı Dönemi’ne ait bilinen en eski fenerin devletin gözbebeği İstanbul’da inşa edildiğini biliyoruz.

FENERBAHÇE FENERİ

Fenerbahçe Feneri, Kanuni Sultan Süleyman döneminde 1562 yılında inşa ettirilmiş (bazı araştırmacılar Bizans Dönemi’nde de burada bir tapınağın ve fenerin olduğunu berlirtirler). 1672 yılında İstanbul’a gelen Guillaume Joseph Grelot, fenerden bahseder ve İstanbul’a gelen gemilere yön gösterdiğini belirtir. Ayrıca haritasında da Fenerbahçe Fenerini göstermiştir. Knidoslu Sostratus 2280 yıl önce, Dünyanın Yedi Harikası’ndan bir tanesi olan İskenderiye Feneri’ni, İskenderiye Limanı’nın önünde yer alan “Pharos Adası’na” inşa eder. Fener adını bu adadan alır. Ardından bu isim fener kuleleri terimine dönüşerek kendisinden sonraki tüm fenerlere çeşitli dillerde aktarılır. Bu binlerce yıllık ortak Akdeniz kültürünün muhteşem bir örneğidir. Altıncı Kıta Akdeniz’in bir armağanı olan bu kelime İskenderiye Feneri inşa edildikten yüzyıllar sonra Akdeniz’in güneyinden İstanbul’a gelir ve Osmanlı Dönemi’ne tarihlenen ilk fenerin de isim babası olur. İşte bu nedenle Boğaz’da iki kıta arasında yolculuk yapılırken Fenerbahçe Feneri’ne verilen her selam yüzyıllar önce gönderilen selamı karşılamak anlamına gelir. Bizden selam olsun…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Time limit is exhausted. Please reload CAPTCHA.