Dünyanın bilinen ilk büyük atlası MS 2. yüzyılda İskenderiye’de yaşayan Klaudios Ptolemaios (Batlamyus) tarafından hazırlanmış. Onun zamanı aşacak güçte hazırladığı bu önemli eser 13 asır sonra yeni kıtaya yelken açan Kristof Kolomb’un “Santa Maria” gemisine hayat veren yelkenlerini şişiriyordu.
Mısır’da MS 2. yüzyılda yaşayan matematikçi, astronom ve coğrafyacı Ptolemaios, kendisinden önceki bilgilerden ve harita çalışmalarından da yararlanarak yeni bir atlas yaptı. Birçok haritayı içeren bu eser, dünyanın bilinen ilk büyük atlası olma özelliğini taşıyor. Ptolemaios Atlası’nın bir diğer önemli özelliği ise 2. yüzyılda insanoğlunun astronomi, matematik ve coğrafya alanlarında geldiği noktayı göstermesi. Ancak bu önemli atlas ve verdiği bilgiler bir süre sonra kaybolur. Batı dünyasında 7. yüzyılda kaybolan bu eser, Arap dünyasında 8. yüzyıldan itibaren çevirileri yapılarak kullanılır, dahası geliştirilir de. Batı dünyası ise bu önemli eser ve sunduğu bilgiler için beş asır daha bekleyecektir. 13. yüzyılda Maximus Planudes ismindeki bir keşiş ve alim Ptolemaios Atlası’nın bir örneğini bulur ve kopyasını çıkarır. Olasılıkla üç nüsha yapıldığı düşünülen kopyaların bugün en iyi iki örneği Vatikan ve Türkiye’de bulunmaktadır. Planudes’in hazırladığı kopyaların asıl önemi ise, Ptolemaios’un MS 150 civarında hazırladığı orijinal esere ve 13. yüzyıla kadar yapılmış tüm kopyalara artık ulaşılamamasında yatar. Dolayısıyla Planudes sadece Atlası kopyalayan değil, aynı zamanda onu kurtaran ilk kişidir. Fakat sonuncusu olmayacaktır. Batı dünyası Ptolemaios Atlası’na ancak Bizans’ta yaşayan bilim insanı Emmanual Krisoloras’un 1336 yılında Floransa’ya giderken beraberinde götürdüğü nüsha ile kavuşur. Günümüzde Vatikan’da bulunan nüshanın Krisoloras’ın Bizans’tan ayrılırken beraberinde götürdüğü kopya olduğu düşünülüyor. Krisoloras’ın bu önemli hamlesi deyim yerindeyse bir asır sonra yeni kıtanın keşfinin yolunu açar.
DENİZ GÜCÜNÜN ÖNEMİ VE YENİ DÜNYA
Birçok önemli tarihçiye göre, imparatorluk olmanın en önemli kriteri denizlerde güçlü olmaya, dolaysıyla da coğrafyayı iyi bilmeye dayanır. İspanya ve Portekiz bunun en önemli iki örneğidir. İki ülke arasındaki rekabet incelendiğinde, deniz gücünün önemi çok daha iyi anlaşılır. Fakat bu sadece güçlü gemiler ve iyi denizcilerin yeterli olmadığı bir çağdır. Coğrafi keşiflere yön verecek en önemli unsur coğrafya biliminden geçmektedir. Bu ulusları öne çıkaran coğrafya bilgileri ve deniz güçlerini birleştirmelerinde saklıdır. Bugünkü medeniyetin kurulmasında bu nedenle çok önemli bir yere sahiptirler.
YENİ KITANIN KEŞFİ
1336 yılında Floransa’ya giden Krisoloras iyi bir bilim insanıydı. Bilimin ne kadar önemli olduğunun farkındaydı. Bugün Vatikan’da yer alan Ptolemaios Atlası’nın batı dünyasının ufkunu açacağını tahmin ederek bu yolculukta atlası yanına almış olmalıdır. Atlas incelendiğinde Kıta Avrupa’nın batısında tek bir deniz vardır. Kolomb, Ptolemaios Atlası’nı inceleyerek sürekli olarak batıya doğru gittiğinde denizi aşarak karaya (Hindistan’ın doğusuna) ulaşacağını düşünür. Zira Amerika Kıtası’nın varlığı bilinmemektedir. Gerçekleştirdiği sefer sırasında kendi farkına varmasa da Amerika kıtasına ulaşır. Kolomb’un bu sefer sırasında elinde Ptolemaios’un Atlası ve Paolo dal Pazzo Toscanelli’nin kendisine gönderdiği bir harita bulunmaktaydı. Toscanelli’nin haritasındaki bilgiler ise olasılıkla Müslüman coğrafyasından gelen bilgilerle şekillendirilmiştir. Kolomb beraberinde Toscanelli’nin haritasını ve kendisinden 13 asır önce hazırlanan Ptolemaios Atlası ile yola çıkmış ve Amerika Kıtası’na ulaşmıştır.
FATİH SULTAN MEHMET
Fakat Kolomb’dan bir süre önce Ptolemaios Atlası’nın önemini keşfeden bir kişi daha vardı. Dünya tarihinin en önemli kırılmalarından biri olan İstanbul’un fethinin ardından bilime, coğrafyaya ve dünyaya açık olan Fatih Sultan Mehmet için başka bir dünyanın kapıları açılmıştır. Kitaplara ve bilime olan ilgisiyle bilinen Sultan gerçek bir entelektüeldir. Şehri aldıktan hemen sonra tüm kitapları, özellikle de bilim kitaplarını görmek ister. Bu kitaplar arasında Sultanın en çok dikkatini çeken ise Ptolemaios’un Atlası olur. Zira kurmak istediği yeni dünyayı fethetmeden önce tanıması gerektiğinin bilincindedir. Atlas tercüme edilir. Coğrafyanın önemini tüm Osmanlı padişahları içinde en iyi bilen Fatih, bu eserden faydalanılarak büyük bir dünya haritasının yapılmasını ister. Şüphesiz onun coğrafya merakı, bilgisi ve vizyonu ardıllarında da olsaydı Osmanlı bir deniz imparatorluğu olabilir; belki de aynı İspanya ve Portekiz örneklerinde olduğu gibi coğrafi keşiflerde yer alabilirdi.
ATATÜRK
Fatih’in böylesine değer verdiği Atlas ne yazık ki onun ardından unutulmuştur. Zira Osmanlı tarihine bir daha onun kadar coğrafyaya ve bilime önem veren bir Padişah daha gelmeyecektir. Fatih’in vefatının ardından Atlas, Sultan’ın özel kitaplığındaki birçok kitap gibi unutulur. Ne yazık ki bazıları da kaybolur. Ta ki onun gibi tarihe, kültür ve bilime önem veren ikinci bir kişi gelene dek bu unutulmuşluk devam eder. Genç Cumhuriyetin ilk yıllarında Mustafa Kemal Atatürk Anadolu’daki kültüre büyük önem vermektedir. Nasıl ki Kurtuluş Savaşı sırasında cephede yanındakilere bir kültür müdürlüğü kurmalıyız demişse, nasıl Cumhuriyet tarihinin en çok ören yeri ve müze ziyareti yapan Cumhurbaşkanı olduysa aynı felsefe ile bu müzelerin arşivlerini de öğrenmeyi arzu ediyor; nelere sahip olduğumuzu görmek istiyordu. Bu düşünceyle 1926 yılında Topkapı Sarayı’nın envanterinin çıkartılması emrini verir. Envanter çalışmaları sırasında Fatih’in çok önem verdiği Ptolemaios Atlası’na ulaşılır. Fakat ne yazık ki Atlas çok kötü durumdadır. Çalışmaları sürdüren kişiler, eser hakkında ilk bilgileri Atatürk’e verdikten hemen sonra Ankara’ya giderek eseri Gazi’ye göstermek isterler. Ancak Atatürk eserin zarar görmesini önlemek için yerinde görmek ister ve İstanbul’a gider. Uzmanlardan aldığı bilgiler sonucunda eserin restorasyonu için karar alınır. Bunun üzerine restoratör Dr. Hugo Ibscher Türkiye’ye davet edilir. 1929 yılında Türkiye’ye gelen Ibscher dört hafta çalışarak eldeki imkânlar ışığında eserin restorasyonu gerçekleştirir. Bu dokunuşun ardından atlas bir kez daha yok olmaktan kurtarılmıştır. 2. yüzyılda bilime yelken açan Ptolemaios ardında denizler, coğrafyalar bırakarak ve zamanı da aşarak Yeni Dünya’nın keşfine katkıda bulunmuştur. Onun eserinin önemini kavrayanlar ise bir alim olan ve Atlası kopyalayan Planudes, Bizanslı bir bilim insanı olan ve eserin önemini kavrayarak Avrupa’ya taşıyan Krisoloras, yeni dünyaya ulaşırken Ptolemaios Atlası’nı inceleyen, onunla yelken açan Kolomb, Osmanlı tarihinin en entelektüel padişahı Fatih Sultan Mehmet ve eserin bugüne ulaşmasını, bu topraklara bir zenginlik olarak bırakılmasını sağlayan Mustafa Kemal Atatürk’tür. Bu beş önemli insan zamanı aşarak bilime hizmet eden ölümsüzler olarak sonsuza dek yaşayacaklardır.☸