Deniz, çocuklar için hayal güçlerini ve yaratıcılıklarını geliştirmek için muazzam bir araç. Özellikle erken çocukluk döneminde, çocuklara sunulan farklı uyaranların, beyin gelişimini desteklediği ve çocuğun gelecekteki öğrenme ve gelişim potansiyelini artırdığını daha önce duymuşsunuzdur. Bu yazımda size çocuklara deniz sevgisini nasıl aşılayabileceğimizi araştırıp derlemek istedim.
Fotoğraflar Miray Süleymanoğlu Öncü
Denizde olduğunda aklı bir sonraki seyirde, karaya ayak basar basmaz gönlü yine teknede… Geride bıraktığımız bir iki ayın özeti tam olarak buydu. Uzun süren tekne hayatından sonra hem kızımız “keyifliyim” teknemizin bakımları için hem de farklı birçok sebepten şehre döndük. İşlerimizi tamamlayıp, hasret giderdikten ve kışlık bakımlarımız tamamlandıktan sonra yeniden denizlere dönmek için can atıyoruz.
BİR KEŞİF DÜNYASI VE ÖĞRENME KAYNAĞI
Sadece kendimiz için değil, küçük çocuğumuz Atlas Deniz için de bir an önce denizlere inme hevesindeyiz. Çocuklar için müthiş bir oyun alanı deniz. Bir keşif dünyası ve sonsuz öğrenme kaynağı.
Deniz, çocuklar için hayal güçlerini ve yaratıcılıklarını geliştirmek için muazzam bir araç. Özellikle erken çocukluk döneminde, çocuklara sunulan farklı uyaranların, beyin gelişimini desteklediği ve çocuğun gelecekteki öğrenme ve gelişim potansiyelini artırdığını daha önce duymuşsunuzdur. Bu konu çocuk doktorumuzla sohbetimizin arasında geçince, bu yazımda size çocuklara deniz sevgisini nasıl aşılayableceğimizi araştırıp derlemek istedim.
DENİZLE BAĞINI NASIL GÜÇLENDİRİRİZ?
Mevsim olanaklarını düşündüğümüzde yaz aylarında imkânınız daha çok oluyor. Teknesi olanlar burada yaşamaya başlıyor ve çocuk denizi bir yandan yuvası olarak görüyor. Eğer hava koşullarının uygun olduğu zamanlarda bu rutini tekrar ederseniz çocuğunuz denizle olan bağını güçlendirmiş oluyor.
Diğer bir seçenek, ailece yelken kulüplerine gitmek. Biz, kendi teknemiz üzerinde nasıl hakimiyet kuracağımızı Global Sailing Academy’de Deniz Hoca’dan öğrendik. Bugün bizim küçük Deniz’in de orada eğitim alacağı günü iple çekiyoruz.
Tekne tatilleri denizle bağ kurulmasında en etkili yollardan birisi. Size tavsiyem, tekne sahibi olmasanız bile yazın seyahatlerinizde kiralama seçeneklerini değerlendirip teknede vakit geçirmeniz. Bunun dışında çocuğunuzun yaş grubuna dikkat ederek; denizcilik konulu filmleri ailece izleyebilir film üzerine konuşabilir, çocuğunuz kaç yaşında olursa olsun denizcilik müzelerini ziyaret edip, denizciliğin tarihini öğrenebilirsiniz.
Bugün sizi, çocukları ve ailesiyle dünyayı gezmiş, yol gösterici Türk denizcilerden Sadun Boro’nun Kısmet’i ve Osman Atasoy’un Uzaklar’ının olduğu Rahmi M. Koç Müzesi’ne götürüyorum.
RAHMİ M. KOÇ MÜZESİ
Yaz aylarında işimiz biraz daha kolay olabilir, çocuklar deniz canlılarını gözlemleyerek çevrelerindeki dünyayı daha iyi tanıyabilirler. Ya da denizcilik aktivitelerine katılarak fiziksel ve zihinsel gelişimlerini destekleyebilirler. Bu konunun, ebeveynler ve öğretmenler çocuklara deniz sevgisini aşılamak için ne kadar çok çaba gösterirse o kadar faydalı olacağına inanıyorum. “Peki diğer zamanlarda ne yapabiliriz?” diyerek bu sefer rotamızı Rahmi M. Koç Müzesi’ne çeviriyorum. Gelin önce biraz buradan bahsedeyim.
Biz İstanbul’da olduğumuz bu dönemde müzeye gittik. Deniz kenarındaki, bildiklerimizi ve bilmediklerimizi yeniden hatırlatan bu müzede, zaman nasıl geçti anlamadık.
Rahmi M. Koç Müzesi, ülkemizin ilk ve tek sanayi müzesi. İstanbul’da Hasköy’de yer alıyor. Bunun dışında Ankara, Ayvalık ve Cunda’da bulunuyor. 1994 yılından beri sizi zamanda yolculuğa çıkaran atmosferiyle ağırlıyor. Müzenin hikâyesi, Rahmi Koç henüz küçük bir çocukken babasının ona hediye ettiği elektrikli trenle başlıyor. Rahmi Koç o andan itibaren bu tarz merak duyduğu parçaları biriktirmeye başlıyor. Merakı o kadar büyükmüş ki artık devasa bir koleksiyona ulaşmış. Bu koleksiyonu da bugün, onun gibi ilgisi olan herkesle paylaşıyor. Aynı zamanda yerli ve yabancı birçok kişi, müzenin dünya çapında daha fazla insana erişebilmesi için buraya koleksiyonlarıyla katkıda bulunuyor.
Bir hafta sonu Üsküdar’dan kısa bir deniz yolculuğu ile mis gibi havayı ciğerlerimize doldurarak, Sirkeci’ye vardık. Sonra 10-15 dakikalık bir yolculuğun ardından heyecanla merak ettiğimiz müzeye vardık.
Rahmi Koç’a her biri müze sahibi olan sanayi devleri ilham olmuş bu girişimde. Daha sonra, müzeye uygun bina seçimi için kolları sıvamış. Dikkatinizi ilk bakışta çekmeyi başaran, bugün rahmetli Mustafa V. Koç’a adanmış müze binası, 90’lı yıllarda tekel binası olan Lengerhane. Müzeyi genişletmek istediklerinde, Hasköy Tersanesi yeni bir alan olarak dahil ediliyor. Bu iki bölümün dışında dış mekân ve sergi alanı müzenin son bölümü olarak sizi bekliyor. Toplamda üç bölümü olan bu yeri gezerken zamanın nasıl geçtiğini anlamadık.
DENİZCİLİĞE DAİR BİN PARÇA
Her bir bölümü ziyaret edilmeye değer bu müzede, denizciliğe dair bine yakın parçadan oluşan geniş bir koleksiyon bulunuyor. Karadan yazdığım bu ilk yazımda, aklım hâlâ dalgalı sularda. Tutkusu deniz olan ve bu tutkunun geçmişine merak duyanlar, denizciliğin tarihine yolculuğa çıkmaya hazır olsun!
Denizcilik, tarih boyunca çoğunlukla ticaretle ilişkilendirilmiş. Ülkelerin gelişmişlik düzeyi denizcilikteki başarıyla eş görülmüş. Bana sorarsanız, bunların hepsinden önce insan gördüğünün ardındakini hep merak etmiş. Masmavi ufuk çizgisine bakıp, daha ilerisini arzulamış. İnsanın bu merakı kıtaları aşmaya, başka bir dünya keşfetmeye yaramış. R. Tagore, “Denizin kenarında oturarak veya suya bakarak, denizi aşamazsınız” demiş. Geçmişte, suya bakmakla yetinmemiş ve bu suları aşmış herkes bizlere bu alanda paha biçilemez bir miras bıraktı. Denizcilik, insanlığın tarih boyunca merak kapılarını araladığı bir keşif yolculuğu.
Rahmi M. Koç Müzesi sizi, geçmişten bugüne uzanan denizcilik tarihine orijinal parçalarla, interaktif ekranlarla götürüyor. Öncelikle, her biri kıymetli bu parçalardan en etkilendiklerimden bahsetmek istiyorum.
MÜZENİN EŞSİZ DENİZCİLİK PARÇALARI
∗ En özel parçalardan birisi: Kısmet
Bizim gördüğümüzde en heyecanlandığımız parçalardan ikisi Kısmet ve Uzaklar oldu. Oğlumuz Deniz’in adını aldığı, bizim hikâyemize, deniz yolculuğumuza ilham olan ve yolda takıldığımız sorularda kitaplarına dönüp dönüp baktığımız sevgili Sadun Boro’nun Kısmet teknesini yakından görebildik. Bu bizim için heyecan verici bir andı çünkü onun denizde olduğu zamanlara denk gelememiştik. Bugün müzede Kısmet’i görmek, geçmişe bir yolculuk yaptığımız çok özel bir deneyim oldu.
Denize olan aşkı, merakıyla bana ve birçok denizciye ilham olmuş rahmetli Sadun Boro’nun “Kısmet” adlı yelkenlisinin hikâyesine bir bakalım. Sadun Boro 1965’te hayallerinin peşinden giderek, eşi Oda ile Kısmet’in yelkenlerini açıp üç yıl süren bir dünya seyahatine çıktı. Seyahatini tamamladıktan sonra kendisine hayran sayısız deniz sevdalısının onu beklediğinden habersizdi. Seyirde çizdiği güzergâh bugün çoğu denizci tarafından “Sadun Boro rotası” olarak biliniyor. Bu yolculuğun şahidi Kısmet olunca yakından tekneyi görmek ailece bizi inanılmaz heyecanlandırdı.
İstanbul’dan seyrine başlayıp dünya sularını aşan Kısmet’in boyu 10,30 metre. Ünlü tekne yapım ustası Athar Beşpınar’ın atölyesinde inşa edilmiş. “Norveç tipi” ya da “double ender” denilen bu tekne yapısı, eskiden Kuzey Denizi’nde kötü hava şartlarına dayanıklı kılavuz teknelerde bulunuyormuş. Kısmet, dünya seyahatinin yüzde 80’ini pupa seyrinde gerçekleştirmiş.
Tüm bu bilgilerle Kısmet’e baktığımızda sanki o seyahatin rüzgârı bize de esti, dalgalar bizi de bir yerlere götürdü. Bu kadar özel ve gurur dolu anıların geçtiği bir tekneye böylesine yakından bakabilmek büyük bir şans ve mutluluk. Sadun Boro iyi ki “Sevgilim” dediği yelkenlisini Rahmi M. Koç Müzesi’ne bağışlamış ve bizlerle buluşturmuş. Kısmetle tanışmak bizi çok mutlu etti. Deniz’in tekneye meraklı bakışları, ilerde Sadun Boro’nun rotasını takip edecek bir denizci olduğunu bana hissettirdi. Rahmi M. Koç Müzesi’ne uğrarsanız Türk amatör denizciliğine yön veren Kısmet’i görmeden dönmeyin!
∗ Tarihi askeri gemi: Maid of Honour
Neredeyse 100 senelik bir hikâye… Denizcilik koleksiyonunun en heyecan verici teknelerinden birisi Maid of Honour. İngiliz Kraliyet Donanması’na ait 17 metre uzunluğunda bir amiral teknesi.
∗ Türk denizciliğinde yeri ayrı: Savarona yatına ait filika
Atatürk’ün kullanması için tahsis edilen bu filika müzenin en kıymetli parçalarından. Filika, 1931 yılında Hamburg’da inşa edilen M/Y Savarona için özel olarak üretilmiş. Atatürk ölümünden önce bu gemide önemli konuklarını ağırlamış.
∗ Avrupa’nın en eski buharlı römorkörü: Rosalie
Gelelim yaz aylarında nostaljik bir deniz turu yapabileceğiniz Rosalie’ye. Nostaljik diyorum çünkü bu gemi 1873 yılında, Hollanda’da, Kinderdijk, J & K Smit Tersanesi tarafından inşa edilmiş. Önemi en eski buharlı römorkörlerden olması.
MÜZEDE YAŞATILAN GEÇMİŞ
19. yüzyıla ait atölyeler gerçeğe uygun şekilde “Yaşayan Geçmiş” adlı kısımda canlandırılmış. Bunlardan iki tanesine bu yazıda yer vermek istedim.
∗ İlki, İstanbul’un tarihi sandal yapım geleneğini yansıtan “Sandal Yapımevi”
Burası, Ayvansaray semtinde bulunan eski bir sandal yapım atölyesi örnek alınarak hazırlanmış. 1980’li yıllarda Haliç’te karşınıza çıkan bu atölyeler, Sandal Yapımevinde, yapım zanaatini yakından görmemizi sağlarken bu kıymetli geleneği de yaşatıyor.
∗ Müzede dikkat çeken diğer bölüm “Balıkçı Barınağı”
Bu barınak, Haliç kıyısında bulunan bir balıkçı barınağına benzetilerek hazırlanmış. Gerçek bir barınakta olduğu gibi birçok malzeme görebiliyorsunuz. Balık ağları, olta takımları, balıkçı kayığı ve balıkçıların kullandığı nice eşya. Özellikle balıkçılık merakı olanlar mutlaka ziyaret etmeli!
∗ İttir Kaktır
Müzenin en yenilerinden. RMK Marine Tersanesi’nde 2020 yılında inşa edilen tekne motoru 150 beygir gücünde. Görüntüsü, renkleri inanılmaz sevimli duran bu gezinti teknesi bir römorkör. Müzede gururla sergilenen bu tekne İngiltere merkezli Classic Boat dergisinin düzenlediği yarışmada kendi kategorisinde “en iyi” seçilmiş!
∗ Cam şişelerdeki gemiler
Minimal parçaları sevenler için müzede bulunan cam şişelerdeki gemiler, dikkat çekici objelerden. Denizi küçücük bir şişeye sığdırmış bu şişeleri yakından incelemek çok zevkli.
∗ Gezgin Clodia
Motorsuz teknelerden en ilginç olanı. 1927 yılında İtalyan gezgin Giacomo de Stefano tarafından inşa edilmiş bu tekne, altı ay süren uzun bir yolculuk gerçekleştirmiş. Clodia, 20. yüzyılın başlarında, motorlu tekneler yaygınlaşmadan önce, Avrupa’da kullanılan geleneksel bir tekne türü olması açısından kıymetli bir parça.
∗ Fenerbahçe Vapuru
Müzenin en önemli ve dikkat çeken teknelerinden birisi. “Bahçe tipi” olarak geçen bir yolcu vapuru. Türkiye Denizcilik İşletmeleri Şehir Hatları İşletmesi bünyesinde çalışan vapur, 22 Aralık 2008 tarihinde Veda Turu isimli son seferini gerçekleştirmiş ve müzede yerini almış.
Deniz âşığı olan herkesin bir kısmından bahsettiğim bu denizcilik bölümünü gezmesini öneriyorum. Oscar Wilde “Hiç kimse geçmişini geri alacak kadar zengin değildir” diyor. Hayatta geriye dönme imkânımız olmasa da geçmişin bugün gibi yaşatıldığı ve hatırlatıldığı yerler bir köşede hep bizi bekliyor. Rahmi M. Koç Müzesi bu yerlerden birisi. Yolunuz bu müzeye düşerse sonuna kadar tadını çıkarmayı ve her köşesini keşfetmeyi unutmayın.
Üç tarafı denizlerle çevrili ve denizcilik açısından bu kadar zengin bir ülkenin çocuklarının daha çok denizle ve suyla iç içe yaşaması en büyük temennilerimizden birisi. Çocukların hem zihinsel hem de fiziksel gelişimi üzerinde deniz sevgisinin önemini günden güne daha net gören birisi olarak umarım daha çok çocuğa bu sevgiyi aşılayabilirim. Bu konuda en önemli görev biz ebeveynlere ve öğretmenlerimize düşüyor.
Denizcilik sevgisini aşılamak için yapabileceklerimize eklemek istedikleriniz olursa instagramdan @keyifliyim sayfamızdan bize yazabilirsiniz. Keyifli, mutlu ve içinde deniz sevgisi olan çocuklar yetiştirebileceğimiz nice günlere. Pruvanız neta, hayat kolayınıza olsun.☸