TEKNE SATIN ALMAK Rüyalar gerçek olsa, ama nasıl?

Sosyal medya, mavi hayallerle dolu. Bazıları romantikleşip “deniz âşığı” olarak kendilerini görüyorlarsa da, ben “âşık” demek istemiyorum, çünkü aşk normalin üzerinde bir his. Çok sevelim de, denizde ayaklarımız daima güverteye basılı olsun. Yani realist olalım. Bakalım bizim için en uygun tekne hangisiymiş…

Bütün dünyada eziyetli geçen kışın yerini bahara bırakmasıyla “mavi aşkı” depreşip bir tekne edinmeye niyetlenenlere, güverteye ayak basmadan önce ayaklarının yere basmasında belki yardımcı olur diye bazı tavsiyeler…

Bir tekne peşinde olanlara, “nasıl bir tekne onlara için daha iyi olur?” sorusuna danışmanlık ve satın alma sürecinde “buyer survey” (satın alanın sörveyi) yaparım. Hayalin gerçek olması için masaya yatırıldığı adımda ilk tavsiyem: Önünüze bir kâğıt kalem alıp oturun ve kendinizi sorguya çekin. Neden bir tekne istiyorsunuz? Alacağınız tekneyle ne yapmak niyetindesiniz? Onsuz yaşayamayacaklarınız neler? (Bu en önemli soru.)

Cevaplar patır patır dökülecektir, zaten yıllardır biriktiriyorsunuz onları. Ama bu sefer realist olun, başınıza “şeytanın avukatı” şapkanızı giyin (danışmanlık yaptığımda o avukat benim), daha iyisi eşinizi bu toplantıya katın; o zaten bu avukatlığı yapacaktır. (Kötü manada söylemiyorum, fren bizi duvara toslamaktan kurtarır.)

Tekne avcılığında kafanızda avınızı oluşturup nişangâha oturttunuz. Cephaneniz Euro’lar cebinizde. Sitelerde, marinalarda keşfe hazırsınız. Cephane kısmına değil ama seçiminizde yardımcı olabilirim.

Bu aşamada en akıllı davranış, gözünüzü diktiğiniz teknenin eşini kiralayıp denemek, hiç değilse sahibine sorun bakalım ne tecrübeler yaşadığını.

Bizim kıyılardaki senaryolara bir bakalım:

1. Grup: Bilhassa pandemiden sonra, evden kaçıp, marinadan uzaklaşmasa, hatta hemen hiç ayrılmasa bile deniz üzerinde olmak, komşu teknelerdeki yoldaş denizcilerle sohbet, arkadaşları eğlendirmek, yakın koylara gidip denize girmek, balık tutmak, bir tekne edinmenin en yaygın nedeni oldu. 

2. Grup: Bu grupta ana hedef yarışmak.

3. Grup: Hafta sonlarının ötesinde, daha uzun süre (bütün yaz gibi), teknede vakit geçirmek.

4. Grup: Tamamen teknede yaşayıp, uzak diyarları hedeflemek. (Pandeminin bir diğer getirdiği, işe gitmek yerine evden çalışma keşfedildi. Neden teknede olmasın ki?)

Bu dört grubun istediği tekne, uzaktan benzer görünse de hedefledikleri kullanışa göre ayrılıkları var. En kolayından, ikinci gruptan başlayalım. Yarış ve adrenalin senin aradığınsa, ciddi bir yarış teknesi alacaksın. Bu kategoride sürat önemli, konfor aramayacaksın, en fazla soğuk bira için bir soğutucu. Küçük bir kuzine belki. Kamara yerine, uzun yarışlarda kıvrılıp yatacağın katlayıp ortadan kaldıracağın ranzalar. Ciddi bir yarış teknesini yaşatmak için, yarışa odaklanmış devamlı bir grup arkadaşın olması gerek. 

Biraz yarışayım, biraz gezeyim dersen, işte bu noktada çok hata yapılır. Denizde hiçbir şey bedava değil, hesabı ya süratle, ya konforla ödeyeceksin. İç yaşam konforunun getirdiği ağırlığı performansla; performansın bedelini de yaşam rahatsızlıklarıyla. Böyle bir tekneyi bir arkadaş grubu hissedar olarak alabilir. Yarışta devamlı bir ekip olması, masraf bölünmesi avantaj, çok iyi olmasan da akranlarınla yarışırsın. Yazın kullanma süresini paylaşmak dezavantajlı tarafı olabilir.

Birinci gruba dönelim. Bir çift ve artık ne kadar genişse çocuklu bir aile grubu. Bu grup en kalabalık olanı. Bence en az problemli olan da, en çok problemli olan da bir grup. Şöyle:

Benim tecrübeme göre, teknede ideal ekip bir çift, belki ergen vızıltıları olmayan bir çocuk. Bu grup, denizde dar bir alanda yaşamayı ve su aktivitelerini seviyorlarsa, tekne ile sadece yelken yapmayı değil, yüzmek, dalmak, yürümek, SUP vs gibi alanlarda anlaşıyorlarsa uzun yıllar ve miller boyunca minimum sıkıntıyla yaşarlar. Çocuğun okul durumunu hallederlerse dünyayı da dolaşabilecek bir ekip olurlar. Eğer teknede geçireceğiniz zaman uzun olacaksa, cevap bulunması gereken en önemli soru şu: Siz hayatınızda önemli bir değişiklik yaparken çocuğunuz arkadaşlarından ayrılmaktan mutlu olacak mı? 

Benim denizde minimalist bir yaşamım olduysa da, kendinize verebileceğiniz azami lüksü verin derim. Bizim zamanımızda başta para ve de teknoloji kıtlığından öyle idi. Paranın kıymetli olduğu 90’larda ilk el GPS’i 1000 Dolar’dı. Artık navigasyon, mobil telefona indi. Eskiden enerji canavarı olan aydınlatma gibi şeyler LED’lerle çok daha az akülere saldırdığı gibi artık aküler de güçlü (Biz gece seyir ışıklarını kapatır gözümüzü açardık). Yine de her çıkan elektronikle doldurulmuş kokpite hayran olurken, “Acaba bunlara harcayacağım paraya değer mi?” diye sorun ve başlangıçta ayağınız frende olsun, gittikçe ihtiyacınız olanları alırsınız. 

30 küsur fee’tlik bir teknenin dümen dolabı üstündeki kocaman navigasyon kombinasyonu bozulduğunda başvuracağınız yine akıllı telefonunuz olacak. Bu enstrümanları neden dümen dolabının üstüne koyarlar anlamış değilim, Otopilot varken devamlı kim dümen tutar ki? Kabin girişinin üstü en güzel yerdir, her yerden görülür ve de serpintilik altında korunaklıdır. Ben kombine üniteleri sevmiyorum. Transferini yaptığım bir yeni teknede, tankta ne kadar su var gibi çok da önemli olmayan bir fonksiyon bozulduğunda bütün sistemi kaybetmiştik. 

Sık duyduğum bir sorudur: “Tanıl Abi sen bunca yıl sonra evde nasıl yaşarsın?” Normal bir ev yaşamında bulaşık, çamaşır makinesinin değerini benim kadar anlayamazsınız. Asıl önemli sual: Sen bunca yıl sonra beyaz eşyasız (veya limitli) denizde nasıl yaşayacaksın? Rüyalar gerçek olunca maviye aşk devam edecek mi? Florida’da gerçekçi olmayan beklentiler üzerine kurulmuş kırılan rüyaların sonucu ucuz satılan tekneler yığılması vardır. Yani her şey bir değiş tokuş, bir şey almak için bir şey vereceksin. Bu sınıftaki çiftlere nasihatim hayallerine fren koymaları. Denizde, teknede yaşamak (her ne kadar süre için olursa olsun, kıyıdan bağımsız kalacağınız) ne düşündüğünüz kadar zor, ne de düşündüğünüz kadar “lay lay lom”dur. Sorumsuzca atacağınız adımla ne eşinizi komando kampına gidiyormuş gibi korkutup kaçırın, ne de evin lüksünde bir hayat vadedin. 

Böyle realist bir yaklaşım, hafta sonu seyirlerden bir adım öteye gidip, üçüncü gruptakiler gibi uzun süreler kıyıdan göbeğinizi kesmeye kalktığınızda daha önemli olacaktır. Bu grubun ihtiyacı olan tekne otonom olmalıdır. Teknenin elektrik ihtiyacını motor çalıştırmadan karşılamak için solar panel, regülatör, akü bankası kombinasyonu uyumlu ve yeterli olmalı. Burada ayak ve yorgan aynı uzunlukta olmalı. (1989’da Singapur’da tanıştığımız bir çift vardı. Adam finansçı, akıllı biri. Artık denizde yaşamaya karar verip güzel bir tekneyle maceralarına başladı, çok uzak değil Malezya’nın yarısında bir limanda karşılaştığımızda kıyıda bir kamyonete o zamanın pahalı Surette marka aküleri yüklüyor. 10 tane akü, bilmem kaç amper saat. Eşi ile bilgisayar oyunlarına meraklılar. Günlük kullanacakları enerjiyi hesaplıyor ama boşalan aküleri dolduracak güç yetersiz.) 

Altı çizilecek şey: Yaşamak istediğiniz hayatı size verecek tekneyi seçmek.

Okyanus aşırı bir hayali olanların iki üç sayfadan daha detaylı bilgiye ihtiyacı var. Bana sık sık sorulur: “Filanca tekne dünyayı dolaşabilir mi?” Cevabım: “Ağaç kütüğünden oyma tekne ile biri tek başına 10 bin mil yaptıktan sonra her tekne dolaşabilir, asıl soru sen dolaşabilir misin?” olmuştur. Bu karşımdakini beceriksizleştirmek, küçümsemek değil, beklentilerini iyice analiz etmesini tavsiye etmemdir.

Bu gruba (herhalde birkaç kişi varsa) tavsiyem, önlerindeki macerayı abartıp ürkmeden alacakları teknenin güvenlik, depolama, kendine yetme kısmına konsantre olmaları.

DETAYLAR, DETAYLAR…

Evde okuyarak, marinalarda dolaşıp karşılaştırarak hayalinizin teknesini arayışınızda, adayları eleyip finalistlere ulaştınız. Şimdi idealinizdeki tekneye en yakınını bulmaya çalışalım. 

New York’tayken yaşadığım yerdeki Irwin dealer’ı (meşhur Kelebek’i de onlardan almıştım) arkadaşın teknelerini civardaki boat show’lara götürürdüm. Bir kız gelip tekneleri süslerdi. Desenli yastıklar, havlular, masa üstüne çiçek vs. Gaye dikkatinizi almak istediğiniz hayale odaklamak, iyi tarafları göz önüne çıkartmak. Tekneyi eşlerden evin hâkimi kadına beğendirmek hedefti. Eğer eşiniz istemezse sizin hayaller de söner (boşanmak istiyorsan tekne al diye bir laf bile vardır). Sadece eşinizi tavlamak için değil, konfor sizin için de önemli, okyanuslar hedefiniz olsa da. Önemli olan denge.

Detay derken, küçük şeyler büyük fark yaratır. Birkaç örnek: Şimdilerde çift dümen modası var. 50 feet üzeri teknelerde tamam da 30 küsur feet teknelere de koyuyorlar. Satış reklamı: İki simit arasından giriş kolay!!! Ama tam karşınıza masa çıkıyor. Ve en önemlisi hayatın geçtiği kokpitte bir de uzun boyluysanız sere serpe uzanamazsınız. İlaveten iki dümen simidi aynı teli itip çekerek bir dümeni döndürüyor, yani iki muhtemel bozulabilecek nokta, motorun gaz kolu yalnız bir tarafta. Marinaya girip çıkarken elinizin altında olmasını istersiniz. Ekstra malzeme ve işçilik de imal fiyatına ek olacak.

Bir diğeri, bazı teknelerde yüzme merdiveni “sugar scoop” kıçtaki platformda bir kapağın altında. Önce kapağı kaldırıp teleskopik merdiveni çıkarıp kapağı kapatacaksınız. Yüzme merdiveni serinlemek için denize girmek dışında daha önemli bir şey, kazara denize düşerseniz, denizden çekerek kurtulmanız için. Bazı yeni büyük teknelerde kıç açılarak yüzme platformu oluşturuyor, hemen yanında acil durum için denizden uzanıp çekebileceğiniz bir ip merdiven var. Kendi teknemde merdiven kaldırılıp kıç aynaya klipsleniyor, üzerine bağladığım ipi çekerek indirebilirim. Ben yalnız seyrettiğim için emniyete belki sizden fazla önem veriyor olabilirim ama ondan önemli ne olabilir ki?

Yakın koylardan ayrılıp uzak diyarlar hedefleyenler can salına ve de nereye koyabileceğine dikkat etmeli. Benim teknede dizayn olarak kokpitteki lazaret diyelim, dolaplardan birinin içine koymuşlar. Böyle saçma bir şey olabilir mi? Önüne de bir sürü ıvır zıvır koyup hapsetmeseniz de oradan çıkarmak için halterci falan olmalısınız. İlk sahibi okyanus deneyimli olduğundan güverteye bumbanın altına koymuş. (Sadun Abi’yle konuşurduk, rahmetli “bunları dizayn edenleri tekneye doldurup fırtınada denize çıkaracaksın” derdi.)

Genelde herkes “motor kaç saatte?”yi sorar da “etrafına ulaşılabiliyor mu” diye sormaz. Dizel makine yağına suyuna dikkat et, neredeyse sonsuza kadar diyeceğim, abartılı gibi ama bu motorlar köylerde jeneratör olarak toz toprak içinde hiç durmadan çalışıyor. Dikkat edeceğiniz şey: Arızalarda elinizi her tarafına sokabiliyor musunuz?

Solar paneller artık iyice hayatımıza yerleşti. Panelleri monte edecek birkaç seçenek var. Bimini güneşliğin üstüne, esnek olanlar, kıçta bir “arch” üzerine gibi. Yine emniyeti düşünün, yükseklik önemli, panellerin küçük bir yelken gibi alanı ve ağırlığı var, mümkün olduğu kadar alçak olmalı, ayrıca “arch kıç korkuluk üzerine değil, güverteye monte edilirse kıçta botu taşıyabilecek matafora oluşturur ki bence önemli. Detaylara dikkat edin. Ufacık gibi görünen, sonra başınızı ağrıtır.

SATIN ALMA AŞAMASI

Bizde bu kısım gördüğüm kadarıyla gerektiği gibi ciddi olmuyor. Diğer ülkelerde şöyle: Tekneyi beğendiniz, fiyatta anlaştınız. Bedelinin yüzde 10’unu arada broker (komisyoncu, acente) varsa onun, yoksa satıcının hesabına yatırırsınız. Tamam, tekneyi beğendim, kâğıt üzerinde sunulanlarda arıza yoksa alacağım demektir. Satışın kesinleşmesi “survey ve sea trial” deniz tecrübesine bağlıdır. Eğer tekne karada ise survey, karada gördüklerinin raporunu size verir. Reddolacak bir problem yoksa deniz tecrübesine çıkarsınız, burada da survey size görüşüne göre rapor verir. Siz çıkan eksikler, arızalar vs. için satıcıyla masaya oturursunuz, yeni şartlara göre fiyat ayarlaması olur veya olmaz arz talep meselesi. Alıcı survey neticesine göre tekneyi reddederse yatırdığı depoziti geri alır, fikrimi değiştirdim diye vazgeçerse yatırdığı yüzde 10 yanar. Neticede ikinci el tekne “as is” olduğu gibi satılır/alınır, her şey her zaman bozulabilir, el değiştirdikten sonra garanti yoktur. Survey iyi niyetiyle, görebildiği kadar sizi aydınlatır. Gözünden kaçandan sorumlu değildir, çünkü her şeyi göremez. Bu yüzden güvendiğiniz ve sizin tarafınızda olan birini seçmelisiniz. (Bu bilgisine güvendiğiniz bir arkadaşınız olabilir, çoğunlukla en iyisi de odur. Sigorta surveyi değildir.) Survey masrafları (mekanik, yağ analizi, teknenin karaya çekilmesi vs) alıcıya aittir, ama bence sonra başınızın ağrımaması için doğrusu budur. Surveyin görevi sadece kötü şeyler bulmak, bunların düzeltilmesinin neye mal olacağını ortaya koymak değil aynı zamanda teknenin iyi taraflarını da belirtip alanın iyi bir tekneyi kaçırmamasını da sağlamaktır. 

Tekne denizde ise surveyin büyük çoğu görülmüş ve tekne artık satın alınmış gibi kanaat oluşmuştur. Denizdeyken dümen sistemini test etmişinizdir, iş sadece “altında bir çarpma, osmos var mı”ya kalmıştır. Bu arada Osmos’tan  bir teknenin delamine olup altının dağıldığını ne gördüm ne duydum. Maalesef çok tamirler tekne sahibini korkutup büyük masraflara sokarken bazen tekne eskisinden kötü olabiliyor. Neyse detaylara girmeyeyim ama iyi bir survey size ne olup ne olmadığını söyler. Alıcı kısa çekip atma için çekek bedelini ödeyip bir problem yoksa biraz daha ödeyip zehirli vs. işlerini yapar ve sezona tertemiz başlar. Çoğunlukla böyle olur.

SATICININ TARAFINA BAKALIM 

Burada çok fazla söyleyecek bir şey yok ama önemli bir şey var ki, o da dürüst olmak. Kendini alıcı yerine koyup yardımcı olması iyi bir denizci davranışıdır. Satış sonrası neyin nerede olduğunu, nasıl çalıştıklarını, kendi tecrübesini yeni sahibine aktarır. Tekneler araba gibi bir ulaşım aracından fazla, bir ev gibidir, onunla ilişkiniz mal ötesi bir dostluktur, birbirinizi kollar korursunuz. Sattığınızda da dostunuzu yeni bir dosta emanet ediyorsunuz. İki tarafa da iyi şanslar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Time limit is exhausted. Please reload CAPTCHA.