Drone ve yeşil erik

Drone’dan korunmanın en güzel yolu yeşil erik atmaktır. Sert bir cisim atsak, yazık pahalı bir alet, kırılabilir. Tanıdık birinin drone’u olma ihtimali de var. Ama yeşil erik boyutu, darbe emdirici ve caydırıcı özelliği ile ideal.

Sosyal medya sayesinde tekneciler birlikte gezmeye başladılar diyebiliriz. O kadar çok fotoğraf ve video paylaşılıyor ki insanlar nerede ne yapıyor, ne yiyor, ne içiyor hepsine vakıf oluyoruz. Görmediğimiz yerleri canlı yayında görüp hava durumunu bile canlı canlı takip edebiliyoruz. Bir koyda yer var mı yok mu diye düşünmenize gerek yok. Koyun adını hashtag yapın, instagram’da illa birkaç fotoğraf düşecektir önünüze.

Kâğıt haritaların ve pusulaların yalan olduğu, telefondan otomatik rota çizebildiğimiz bu günlerde drone kaldırıp açıkta hava nasıl diye bile bakabiliyoruz. Her ne kadar olağanüstü hâl dolayısıyla bu aletler yasak olsa da koylarımızda vızır vızır uçmaya devam ediyorlar. Bu aletlerin en faydalı yanı teknelerin ve koyların tepeden harika fotoğraflarını çekebiliyor olmaları. Mesela benim magazin gazetem olsa hemen paparazzilerime birer tane drone alıp veririm. Uçan ve kaçan nasıl yakalanırmış görsün cümle alem.

Ama bu aleti “piyasa yapmak” için kullananlar da var tabii. “Bakalım yan teknelerde kimler varmış” diye teknelere pike yaparak hatta tam göremeyince kıç havuzluk seviyesine kadar inerek gözlem yapan teknecilerimiz bile var. Bu aletten korunmanın en güzel yolu yeşil erik atmaktır. Sert bir cisim atsak, yazık pahalı bir alet, kırılabilir. Tanıdık birinin drone’u olma ihtimali de var. Ama yeşil erik boyutu, darbe emdirici ve caydırıcı özelliği ile ideal.

SOSYAL MEDYA VE OYUNCAKLARIMIZ

Teknoloji bu kadar ilerleyip de iletişim bu kadar kolaylaşınca insanlar durduğu yerde duramaz, oturduğu yerde oturamaz hale geldi. Jetski, Seabob, kayak teknesi gibi pahalı ve tamamlayıcı oyuncakların yanı sıra nispeten ehven fiyatlı ve doğal bir spor olan SUP yani paddle board yani ayakta kürek çekilen sörf tahtası hayatımıza girmişti. Teknede çoğu zaman hareket alanımız kısıtlı olduğu için günlük spor yapma ihtiyacını gidermek için benim en beğendiğim enstrüman. Masrafı da yok, bilek gücü ile gidiyor. Şimdi bu sene bunu da sulandırdılar ve üzerindeki pedallara basarak kolayca ilerleyenini soktular hayatımıza.

Sörf tahtası üzerinde denge sorunu yaşayan ve kürek çekme eziyetine girmek istemeyenler bu alete bayıldılar. Pedal mesafesinin kısalığı sebebiyle ağırlıklı olarak baldırları şişiren bu alet için bilhassa kadınlarımızı uyarmak isterim. Sonra yaz sonunda kamyoncu gibi baldırlarınız çıkmasın.

Daha öncede hep yazdığım gibi yıllar içinde teknelerin boyutları ve konforları hızla büyüdü. Ama biz her geçen yıl bununla da yetinmeyerek teknelerimizin içine sığamaz oluyoruz. Bence yatçıların gelecekteki en büyük sıkıntısı bu olacaktır. Eskiden yediğinden, gördüğünden, eğlendiğinden, yüzdüğünden zevk alanlar bugün bunları instagram’a koyamadığı zaman derin bir mutsuzluğa gömülüyorlar. Hem koyacaksın hem de gerekli beğenileri alacaksın. Büyük abdestin hariç her anı koyacaksın. Hatırlanmak, emojilerle sevilmek ve beğenilmek için mecbursun.

KIYIDA

Teknelere sığamayan “Beyaz Türk Yatçılarımız” için kıyılarımızda çok enteresan işler olmaya devam ediyor. Mesela sevgili dostum Edhem, Bozburun’da “Adam” kampı yapıyor. Tekneci olmak yetmez önce adam olacaksın dercesine kamp ateşi eşliğinde adam adama, adam gibi olmaya davet ediyor. (Edhem’cim bana kızmayacağını bildiğim için yazıyorum.)

Çok ünlü bir doktorumuz Hamam Koyu’na 7 numara büyük bir restoran açtı. Yapılan masraf için içimiz cız etse de teknecilere kazandırılmış bir değer olduğu için kendisini ayakta alkışlıyorum. Her ne kadar lahmacunun fiyatı Maçakızı’ndan biraz ucuz olsa da bir iki seneye açığı kapatacağına inancım sonsuz.

Sevgili arkadaşımız Murat Tokel, benim ilk göz ağrım, canım, kanayan yaram Türkbükü’ne Gianluca Vacchi’yi getiriyor. Sallama çayı icat eden ve en büyük üreticisi olan zengin bir ailenin mensubu meşhur dövmeli internet fenomenini instagram’daki parıltılı şaklabanlıklarla dolu videolarından sonra müzikleri ile kucaklamaya hazır canım Türkbüküm. Tabii Bodrum’la sidik yarışında olan Çeşme eksik kalır mı onlarda hemen talip olmuşlar, orada da çıkacak. 

HA BAYRAK

Biliyorsunuz en son yazımda bayrak konusuna değinmiştim ve birtakım uyarılarda bulunmuştum. Maalesef hepsi gerçek oldu. Özellikle şişme botlarla ilgili bölüm. Geçtiğimiz iki ay içerisinde her gümrük kendi kendine yorumlar yaparak değişik uygulamalara imza attılar. Mesela 120 beygir gücünde 6 metre boyunda içten takma motoru olan bir teknenin bayrak değişimi sonrası ithalatına müsaade edilirken iki tane 300 beygir dıştan takma motoru olan 10 metre RIB’e ithalat izni verilmedi. Bunun benzeri yüzlerce örnek aylarca bayrak değişimi için beklemek zorunda kaldı. Niye? Memurlarımız bence çok açık ve net olan bu kanunu zorlaştırmak ve kafa karışıklığı yaratmak için daha önce var olan veya net olmayan düzenlemelerle arasında çelişkiler bularak ortalığı bulandırdılar. Hatta iyi niyetle bu tip teknelerin ithalatına müsaade eden ve işlemlerini yapan diğer gümrükleri şikâyet ederek mücadele başlattılar. Sonunda gecikmeli de olsa bir düzenleme geldi ve sorun ortadan kalktı gibi. “Gibi” diyorum çünkü bilhassa Güney Ege’de hâlâ bu işleri zorlaştırmaya, prosedürleri çoğaltmaya, işlemleri ve süreçleri içinden çıkılmaz hale getirmeye çalışanlar var. Bütün bunlarla beraber duyduklarından çekinerek veya devlete ve kurumlarına güvenmeyerek bayrak değiştirmek için tereddüt yaşayanlar var. Birçoğu yaz sonuna kadar uygulamaları ve yaptırımları görelim ona göre düşünür bakarız diyor. Kanun koyucular Türk bayrağına geçmeyen teknelere yapılacak uygulamaları bir türlü netleştirip tamim haline getirmediği için bu şekilde düşünmelerinin önünde şu anda bir engel yok. Türk bayrağı ile yabancı sularda rahat gezemeyiz diye düşünenler, nasıl olsa süreyi uzatırlar diye acele etmeyenler, ileride ekstra vergi alınmayacağına dair söz verilmesine rağmen yeni bir şey icat edilip vergi gelebilir diye korkanlar ve bu işten nasıl sıyrılırız diye bir açık arayıp fırsat kollayanlar hepsi bu belirsizlikten besleniyorlar. Bu konunun bir an önce kesin çizgilerle netleştirilmesi gerektiğini bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Ayrıca sıfır teknelerin bu kapsama alınarak yüzde 1 KDV oranından işlem gördürülmesi ise daha öncede yazdığım gibi büyük bir haksızlık yaratmakta. Her ne kadar tekne mümessili dostlarım bana bu konuda kızsa da bunun altını tekrar tekrar çizmek istiyorum. Yıllardır süregelen bir çarpıklığı düzeltmek için hazırlanan bu kanun ileride daha başka sektörlerle daha büyük çarpıklıklar yaratacak bir ortam hazırlamamalı.

Yacht detail at waterline

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Time limit is exhausted. Please reload CAPTCHA.